YUKARI ÇIK

Çanakkale Travel
Çanakkale Travel

“Aç Ayı Serçeler Köyünde Sığırları Yiyordu”

14 Ocak 2014 tarihinde eklendi

Çanakkale’de avcılık ile uğraşanların sayısı her geçen gün artıyor. Yapılan araştırmalara göre il merkezinde 2 binin üzerinde olan avcı sayısı il genelinde ise 15-20 bine ulaşıyor. Aslında tehlikeli bir uğraş avcılık. Silah ile dağ tepe dolaşırken zaman zaman tatsız kazalar da yaşanabiliyor. Bu sebeple de çok dikkatli olmak ve kurallara uymak gerekiyor. Çanakkale’de de yıllarca avcılık yapan Mustafa Kemal Özçetin’e göre avcıların tatsız kazalara maruz kalmaması için mutlaka eğitim kursundan geçirilmesi gerekiyor. Bu konuda da zaman zaman 32 saat süren eğitimler veriliyor. Bundan 30 yıl önce yaşadığı bir anıyı da anlatan Mustafa Kemal Özçetin, Serçeler köyüne kadar inip sığırları yiyen bir ayıyı etkisiz hale getirmek isterken neler yaşadıklarını anlatırken heyecanlı anlar yaşıyor…Bu hafta sizlere Mustafa Kemal Özçetin ile yaptığımız röportajda avcılık ile ilgili bilinmeyenleri ve avcıların yaşadıkları anıları sizlere aktarmak istedik….

ÖZEL RÖPORTAJ: AYHAN ÖNCÜ / ÇANAKKALE
E-Mail: info@canakkaletravel.com


* Bize kendinizi tanıtır mısınız?

- Adım Mustafa Kemal Özçetin. 1947 yılında Balıkesir İvrindi’de doğdum. Babamın polis olması sebebiyle önce Kars, ardından da Çanakkale’ye geldik. 1952 yılından buyana da Çanakkale’de yaşamımı sürdürüyorum. 5 yaşımdan itibaren burada yaşadığım için kendimi Çanakkaleli olarak nitelendiriyorum. Ayrıca Çanakkale ve Ağrı’da İl Milli Eğitim Müdürü olarak da bir süre görev yaptım.
* Avcılığa karşı merakınız nasıl başladı? Bize bundan bahseder misiniz?
- Polis olan babamın avcılığa karşı büyük merakı vardı. Bende onunla zaman zaman ava giderdim. 1953-1954 yıllarında ilk kez babam ile şehir mezarlığının bulunduğu yerde ava gitmiştim. Köpeğimiz o gün iyi bir iz sürerek keklik avlamamızı sağlamıştı. Av köpeğimize olan sevgim o gün çok arttı. Böylece av merakım o zamandan itibaren başladı. Yani babamın ve av köpeğimize olan sevgim ile bu merak bende başladı diyebilirim.
* Çanakkale’de faal olarak avcılık yapan tahmini kaç kişi vardır?
- Çanakkale il merkezinde şuan 3 tane Avcılar Kulübü var. Bunlara üye olan avcı sayısı da 2 binin üzerindedir. Çanakkale il merkezi ve ilçelerle birlikte köyler de dahil olmak üzere avcı sayısı 15-20 bini bulur.
“AVCILARIN EN ÖNEMLİ YARDIMCILARI KÖPEKLERİDİR”
* Silah şakaya gelen bir alet değil. Avlanırken de tüfek kullanıyorsunuz. Bu işte güvenlik çok önemli. Bu konuda nelere dikkat etmek gerekir?
-  Tabiî ki avlanırken silah kullandığımız için çok dikkatli olmamız gerekiyor. Bizlerde bu kapsamda 2000 yılından buyana “Avcı Eğitim Kursu” düzenliyoruz. Nasıl bir araç kullanacak kişi kursa gidip ehliyet alıyorsa, bizde de avcılar avcı olabilmek için 32 saat süren bu kurslara gidip imtihanları başarı ile tamamlamasa gerekiyor. Bu kurslarda avcılarımızın dikkat edecekleri hususlar kendilerine anlatılıyor. Silah öldürücü bir alet. Bu sebeple bunu çok iyi kullanmak gerekiyor. Mesela sürek avlarında kalabalık ortamda çalıların arasından gelen karartılara acemi avcılar ateş ederler ve istenmeyen olumsuz durumlar yaşanabilir. Bu konuda ölümlü ve yaralamalı olaylar dahi olmuştur. Avcılıkta prensip önce avını göreceksin, sonra avına ateş edeceksin. Ateş ederken de attığın yeni bileceksin. Ayrıca arabada silahını açık olarak bulundurmayacaksın. Silah kılıfında ve bagajda bulundurulur. Silah ise kesinlikle insana doğrultulmaz.
* Avlanmaya çıkarken genelde tek olarak mı, yoksa birkaç kişi ile mi çıkıyorsunuz?
- Avlanmaya mutlaka iki veya daha fazla kişi ile çıkmak gerekir. Çünkü avcılıkta elimizde öldürücü bir silah var. Tek kişi olarak ava gittiğimizde kaza ile kendimizi vurduğumuzda bize yardımcı olacak bir kişi olmadığı için büyük tehlikeyle karşılaşabiliriz. Bu sebeple avcılar bir ava giderken mutlakla birkaç kişi ile bu avı gerçekleştirirler. Herhangi bir olumsuz durum olduğunda diğer avcılar ona yardım edebilir. Bu çok önemli bir durum..
* Avcıların en önemli yardımcıları köpekleridir. İyi bir av köpeğinin özellikleri nelerdir?
- Çanakkaleli avcılar olarak dünya standartlarında köpeklere sahibiz. Köpeklerimizin secereleri avcı köpek cinslerinden geliyor. Avcı köpeğinin en önemli özelliği iyi koku alma özelliğinin olmasıdır. İkinci özellikleri ise ferma özelliğinin olmasıdır. Ferma, avın kokusunu alan bir köpeğin bu avı hissettiğinde hareketlerinin değişmesi ve avına yaklaştıktan sonra hareketsiz durarak avcıya işaret vermesidir. Birde iyi bir avcı köpeğinde eğitim çok önemlidir. Köpeğin söz dinlemesi gerekir. Köpek avlanan avı bulup yemeden avcıya getirmelidir.
“ZEHİRLİ, NİTRATLI TOHUMLAR VE GÜBRELER AVLANACAK HAYVAN SAYISINI AZALATTI”
* Avlanma sırasında zaman zaman tatsız kazalarda yaşanıyor. Mesela kaza ile birbirlerini vuranlar olabiliyor. Hiç sizin veya arkadaşlarınızın başına böyle bir kaza geldi mi?
- Benim başıma böyle bir kaza gelmedi. Fakat böyle bir olaya şahit oldum. Bundan 15 sene evvel Saraycık köyü civarında bıldırcın avı sırasında o bölgedeki köylerden avcı olmayan birkaç genç avlanmaya çıkmışlar. Bunlar avcılığın kurallarını pek bilmedikleri için orada avlanırken kaza ile birbirini vurmuşlar. Bu kazada o gençlerden birinin gözü maalesef kör oldu.
* Yasak ve kaçak avlanma ile ilgili neler söylemek istersiniz?
- Avlarımız eskisine nazaran çok azaldı. 1960’lı yıllarda Çanakkale il merkezinde şuanki mezarlık civarları ve üniversitenin bulunduğu bölge ile Saraycık taraflarında çok sayıda keklik vardı. Şuan maalesef bunlar yok. Bunun sebebi sadece avcılar değil. Bunun başlıca sebebi zehirli, nitratlı tohumlar ve gübrelerdir. Bu kuşlar tarlalarda zehirli tohumları yediklerinden dolayı maalesef öldüler. Bu sebeple de avlanacak hayvan sayısında bir azalma oldu. Ayrıca avcılıkta kurallara uymak zorundayız. Nasıl trafik kurallarına uyuyorsak, avcılık kurallarına da uymak zorundayız. Örneğin 4-5 tane keklik avlanması gerekirken daha fazla avlanma olmamalı. Birde bizi en fazla üzen husus yasak olmasına rağmen gece avcılığının yapılması. Biz onlara avcı demiyoruz. Eli tüfekliler diyoruz. Bununda olmaması lazım.
* Zaman zaman sürek avları da oluyor. Bize bundan da bahseder misiniz?
- Sürek avları özellikle köylümüzün tarlalardaki ürünlerine zarar veren hayvanlara yönelik yapılan bir av türdür. Bunlarında başında da domuz avı gelir. Ürünlere zararı önlemek için yapılan bir avlanma türüdür. Aynıca koyununa, kuzusuna zarar veren kurt ve benzeri hayvanlar içinde bu tür sürek avları yapılabilir. Fakat sürek avının da usullerine uyulması gerekir. Sürek avına usta avcılar ve araziyi iyi bilen köylüler gider. Usta avcılar bu av sırasında mutlaka birbirlerini görür. Karartıya, gürültüye kesinlikle ateş etmezler. Hayvanı gördükten sonra ateş ederler.
“SERÇELER KÖYÜNDE AVLADIĞIMIZ AYIYI UNUTAMAM”
* Hayatınızda unutamadığınız avladığınız hayvan neydi?
- Bundan 30 yıl önce Serçeler köyüne bir ayı dadanmıştı. Sığırları yemişti. Köylüler bu ayının yakalanması için çok çaba sarf etmişti. Bizlerde bunun üzerine o bölgede sürek avı olarak ayı avına gittik. Uzun süren uğraşlar sonunda o ayıyı vurduk. Sanırım aç kaldığı için Kaz Dağlarından bu bölgeye gelmiş. Çok da büyük bir ayıydı. 30 yıl önce yaşadığım bu olayı halen unutamam.
* Avcıların anlattıkları anıların biraz abartılı olduğu söylenir. Gerçekten de öylemidir?
- Evet. Avcıların anlattıkları anılar biraz abartılı olur. Avcılık ferdi bir spor. Kişi yaptığı avı etrafına anlatırken biraz abartılı olarak anlatacaktır ki, kendi kabiliyetini ve yeteneğini en iyi şekilde göstersin. Yani yaptığı avı süsleyerek anlatma sanatı gibidir avcılık. Avcı eğer bu avını süsleyerek abartılı olarak anlatırsa yanındakilerin dinleme oranı daha yüksek olur.
* Avlanırken savunmasız bir hayvanı vurarak onu öldürmek konusunda hayvan severlerin tepkileri oluyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
- Ben buna katılmıyorum. Avcılığın usulleri var. Avcılık öyle silahı alıpta dağa gidip hayvan vurmak değil. Bir defa avcı dağın, arazinin içinde avını arar. Bu bir spordur. Bunun dışında avcılığın kendine has bazı kuralları da vardır. Avlanacak hayvan orada yatıyorsa, hareket etmiyorsa ona ateş etmek ayıptır. Bu suçtur, günahtır ve avcılığa da yakışmaz. Avcılık mertliktir. Mutlaka avına kaçma fırsatı vermen gerekir. O zaman kabiliyetin belli olsun.
* Avlanan hayvan neslinin yok olmaması için bir çalışma yapıyor musunuz?
- Bizler av hayvanlarını üretme gayreti içindeyiz. Eski Kulüp başkanımız rahmetli Mehmet Emin Duran zamanında bu konuda kuluçka makineler getirerek bazı çalışmalar yaptık. Fakat acemiliğimizden dolayı bunu başaramadık. Yine devletin Av Yaban Hayvanı biriminin av hayvanı üretim tesisleri var.Oralarda kuluçkalarda keklik, bıldırcın, sülün üretiliyor ve bunlar Türkiye’nin değişik bölgelerdi avlaklık alanlara bırakılıyor. Fakat burada bir hata yapılıyor. Yumurtadan çıkıp yeme alışan bu hayvanlar doğaya salındığı zaman ortama ayak uyduramadıkları için maalesef yiyecek bulamadıkları için ölüyorlar. Ayrıca yabani hayata alışık olmadıkları için yabani hayvanlar onları yiyebiliyor. Bu da doğaya salınan bu hayvanların sayısını yine azaltıyor.
“ACEMİ AVCILARA DİKKAT ETMEK GEREKİR”
* Avcıların en büyük sıkıntıları neler?
- Avcıların en büyük sıkıntısı avlanacak av bulamamaları. Bu sebeple avımızı üretip, ürettiğimiz avı avlamak istiyoruz.
* Anılar ile ilgili konu açılmışken birde bir kitap yazdınız. “Çanakkale Avcıları/Sohbetler ve Anılar” isimli kitabınızda Çanakkale’deki çok sayıda avcının hayat hikayelerini ve onların anılarını tek bir yerde topladınız. Bu fikir nasıl ortayla çıktı. Kitapta neler yer alıyor?
- Avcılık bizim için Orta Asya’dan buyana gelen çok önemli bir uğraşı. Bende bu kapsamda avcı olan babam ve arkadaşlarımdan çok şey öğrendim. Yıllardan buyana da avcılık ile uğraştığımdan bu zamana kadar bu konuda uğraş gösteren usta avcıların unutulmaması için bir kitap yazmaya karar verdim. Bu konuda da ilimizde önemli avcıların tek tek anılarını ve onlar ile ilgili konuları yazıya dökerek bir kitap hazırladım. Yazdığım bu eserin genç kuşaklara aktarılması için yazdığım kitapta Çanakkale’deki 100’den fazla avcı ile ilgili bilgiler ve onların anıları yer alıyor.
* Bize bu konuda yaşadığınız birkaç anınızı anlatır mısınız?
- Avcılıkta tüfek çok önemli. Acemilik zamanımda Saraycık köyü civarında avlanırken Değirmenci Mehmet amcamız vardı. O tavşancıydı. Topal amcanın çeşmesi vardı o bölgede. Ben keklikleri gördüm ve uçmaları ile birlikte onlara ateş ettim. Kekliklerden birisi vurulduktan sonra derenin karşı yakasındaki taşların bulunduğu bölgeye düştü. Gittim aradım fakat bir türlü yaralı kekliği bulamadım. Bunun üzerine Değirmenci Mehmet abiye durumu anlattım. O hemen bölgeye geldi ve iz sürerek kısa sürede yaralı kekliği buldu. “Niye ben bulamadım?” diye kendisine sordum. O da bana yaralı olan bir kekliğin daima dereye doğru gideceğini söyledi. Bu sebeple de yaralı kekliği kısa sürede dere kenarında bulduğunu söyledi. Bu da acemilik dönemimde bana bir ders oldu.

4.063 kez okundu