E-Posta : atabay64@gmail.com
Osmanlı Devleti’nin son dönemine damgasını vuran önemli şahsiyetlerden birisi hiç şüphesiz ki, Mahmut Şevket Paşa’dır. Mahmut Şevket Paşa, Islahat Fermanı’nın ilân edildiği 1856 yılında Bağdat’ta doğdu. 1882 yılında Harp Okulu’nu birincilikle bitirdi. Daha sonra Harp Okulu’nda yüksek matematik ve geometri ile modern silahlar öğretmenliği yaptı. Almanya’ya giderek Türkiye’de çok meşhûr olan Golç Paşa ile birlikte çalıştı. Orada dokuz yıl kalarak çeşitli manevralara katıldı. Ünlü top fabrikası Krupp’da seri ateşli topların atış denemelerinde bulundu. Almanya’dan sonra da Fransa’ya giderek zırhlı kuleler ve ateşli silahlar konusunda incelemelerde bulundu. 1905’te Birinci Ferik (Korgeneral) oldu. 1908’de Meşrutiyetin ilânıyla 3’ncü Ordu Komutanı, daha sonra da Rumeli Vilâyetleri Genel Müfettişi oldu.
31 Mart Olayı patlak verdiğinde Harekât Ordusu’nun komutanı olarak İstanbul’a geldi ve isyanı bastırdı. Bu olay, Mahmut Şevket Paşa’nın ününe ün kattı. 1909 yılında kurulan Hakkı Paşa Hükümeti’nde Harbiye Nazırı oldu ve bu görevini 1912 yılına kadar sürdürdü.Bâbıâlî Baskını’ndan sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından Sadrazamlığa getirildi. Mahmut Şevket Paşa, 23 Ocak 1913 günü saat 08.00’de Sadarete atandığını öğrendi. Paşa o gece hiç uyuyamadı. Zira Osmanlı Devleti büyük bir savaşın ve karmaşanın içerisinde bulunuyordu. Bir taraftan Balkan Savaşı nedeniyle devletlerle görüşmeler devam ederken diğer taraftan ülkede asayişin temin edilmesi gerekiyordu. Hükümet içerisindeki nazırlar (bakanlar) arasında savaşa devam edip etmeme konusunda da bir düşünce birliği yoktu. Osmanlı Genelkurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa, savaşın devamına taraftar değildi. Askerî durum, Ahmet İzzet Paşa’ya göre pek iyi değildi. İçişleri Bakanı (Dâhiliye Nazırı) Adil Bey ve Eğitim Bakanı (Maarif Nazırı) Şükrü Bey ise şiddetle savaşı savunuyorlardı. Bu sırada Balkan Devletleri Osmanlı’ya bir nota vermişler ve cevabını bekliyorlardı. Sadrazam barış yapılması için bakanları ikna etmeye çalıştıkça notanın cevabı da gecikiyordu. Osmanlı Devleti’nin notanın cevabını geciktirmesi üzerine Bulgar Orduları Başkomutanı Savof bir telgraf çekerek ateşkes hükümlerine göre dört gün sonra savaşa başlanacağını bildirdi. Balkan Devletleri ateşkesi sona erdirerek 26 Ocak 1913’te saldırıya giriştiler. Bulgar Ordusunun öncü birlikleri Korudağı’nı aşmaya başladılar. Bu sırada Bolayır’da bulunan Mürettep Kolordu’nun Komutanı Fahri Paşa, Kurmay Başkanı Ali Fethi (Okyar) Bey ve Harekât Şube Müdürü Mustafa Kemal (Atatürk) Bey’di. Bulgarların saldırıları üzerine Mustafa Kemal ve Ali Fethi Bey gerekli tedbirleri aldılar. Ancak diğer cephelerde Osmanlı kuvvetleri yenilmeye başladı. 23 Şubat günü İçişleri Bakanı Hacı Adil Bey hükümetten istifa etti.
Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, savaşı sürdürebilmek için bir taraftan da yabancı ülkelerden borç para bulmaya çalışıyordu. Bu amaçla hükümet, 13 Şubatta yirmi maden imtiyazının yabancılara verilmesini kabul etti. Alman büyükelçisi Wangelheim, bunun üzerine Osmanlı Devleti’ne altı-yedi milyon frank borç vermeyi vaat etti. Bu arada Beyazıt-Şişli arasında tünel yapılması projesi de kabul edildi. Bulgarların Edirne’ye saldırısı bütün şiddetiyle devam ediyordu. Şehirde kolera başladı, yiyecek de giderek azalıyordu. Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, durumun giderek ağırlaşması üzerine veliaht Yusuf izzettin Efendi ile yaptığı görüşmede “Edirne’siz dahi sulh akdine mecbur olduğunu” söyledi. Sadrazam tarafından Edirne gözden çıkarılmıştı. İçişleri Bakanı ve Talât Paşa ve Osmanlı eski Meclis Başkanı Halil Menteşe, Sadrazamı bu düşüncesinden caydırmak için kendisini ziyaret ettiler. Mahmut Şevket Paşa onlara “Fikriniz mahduttur. Bu mahdûdiyet içinde vaziyeti tayinden acizsiniz. İhatalı bir fikriniz yoktur. Yarım âlimlerdensiniz. Bu memleket, en çok bu gibilerden zarar görmüştür” dedi. Sadrazamın bu sert konuşması birkaç ay sonra kendisinin hayatına mâl olacak ve bir suikasta kurban gitmesinin sebeplerinden birisi olarak gösterilecektir. Bu arada Enver Bey, bizzat kendisinin de katılacağı bir plan hazırladı. Yapılan plana göre; 8 Şubat 1913 sabahı erkenden Bolayır’da bulunan Mürettep Kolordu (Komutanı Fahri Paşa, Kurmay Başkanı Ali Fethi Bey ve Harekât Şube Müdürü Mustafa Kemal Bey) saldırıya başlayarak karşısında bulunan Bulgar birliklerini tespit edecekti. Aynı sabah 10 ncu Kolordu (Komutanı Hurşit Paşa, Kurmay Başkanı Enver Bey) birlikleri de gemilerle gelip Şarköy’ün biraz batısında ve Bulgarların gerisinden karaya çıkarak Bulgarlar baskına uğratılacaktı. Böylece iki ateş arasında kalacağı umulan Bulgar Ordusu ezilecek ve Çatalca’dan çekilmeleri sağlanacaktı. Ancak 10’ncu Kolordu birliklerini İstanbul’dan Şarköy’e getirecek gemiler zamanında toplanıp yola çıkamadılar. Bu durum Bolayır’daki Mürettep Kolordu Komutanlığı’na da bildirilmedi. Mürettep Kolordu planlandığı gibi saldırıya başladı ve saat 14.00’e kadar başarılar elde ederek ilerledi. Bu saatten sonra 10’ncu Kolordu savaş meydanında olmadığı için Mürettep Kolordu cephede yalnız kaldı ve yeni bir saldırı yapamayacak duruma düştü. 10’ncu Kolordu 8 Şubat günü akşamı sadece iki bölük karaya çıkarabildi. Asıl birliklerini 9 Şubatta bölgeye getirebildi. Bu sırada Mürettep Kolordu bir Bulgar saldırısı karşısında yok olmamak için geri çekilmişti. Enver Bey ise 10’ncu Kolordu’yu bölgeden çekmek istemedi ve Mürettep Kolordu’dan yardım istedi. Enver Bey’in planlarını gerçekçi bulmayan Osmanlı Genelkurmayı 10’ncu Kolordu’nun birliklerini gemilere geri almasını emretti. Bu emri birkaç kez de tekrarlamak zorunda kaldı. Ortaya çıkan bu durum karşısında 10 ncu Kolordu Komutanı Hurşit Paşa ile Mürettep Kolordu Komutanı Fahri Paşa arasında iğneleyici yazışmalar yapıldı. Bu çatışma gerçekte, Ali Fethi Bey ile Enver Bey’in arasında idi. Mustafa Kemal Bey de Ali Fethi Bey’le birlikte bu çatışmanın içinde bulunuyordu. Talât Bey (Paşa) ise Enver Bey’i tutuyordu. Zira Talât Bey, Enver Bey aracılığıyla Osmanlı Ordusunu elinde bulundurmak istiyordu.
Mustafa Kemal Bey ve Ali Fethi Bey bu gelişmeler üzerine görevlerinden istifa etmek istediler. Bunun üzerine Sadrazam Mahmut Şevket Paşa Gelibolu’ya gitmeye karar verdi. Padişahın Ertuğrul yatı ile 20 Şubat 1913 tarihinde Gelibolu’ya geldi. Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’yı Gelibolu limanında 10’ncu Kolordu Komutanı Hurşit Paşa ve Kurmay Başkanı Enver Bey karşıladı. Mürettep Kolordu Komutanı Fahri Paşa ile 10’ncu Kolordu Komutanı Hurşit Paşa Sadrazamın yanında münakaşa ettiler. Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, Ali Fethi Bey’le görüştükten sonra Enver Bey’le de görüştü. Enver Bey, Sadrazam’dan kendisini İstanbul’a Harbiye Nezareti Harekât Şube Müdürlüğü’ne almasını, Ali Fethi Bey’i de kendisinden boşalan 10’ncu Kolordu’nun kurmay başkanlığına getirmesini, Mustafa Kemal’in de Mürettep Kolordu Komutanlığı Kurmay Başkanlığına tayin edilmesini talep etti. Enver Bey’in bu teklifini beğenen Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, Mustafa Kemal Bey’i de çağırarak O’nunla da görüşerek nasihatte bulundu. Daha sonra Maydos’a (Eceabat) ve Çanakkale’ye uğrayan Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, Gelibolu’ya tekrar dönerek Başkomutan Vekili Ahmet İzzet Paşa’ya bir telgraf çekerek Fahri Paşa’nın yerine Mehmet Ali Paşa’nın tayin edilmesini emretti. 21 Şubat 1913’te İstanbul’a hareket eden Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, 10’ncu Kolordu Komutanlığı’nın İstanbul’a getirilmesine, Hurşit Paşa ve Enver Bey’in Gelibolu’dan alınmasına karar verdi. Ancak Fahri Paşa, Ali Fethi Bey ve Mustafa Kemal Bey’in İstanbul’a geldiklerinde muhalif bir tavır takınacaklarını ve bundan da onların muhaliflerinin yararlanacağını düşünüyordu. Mustafa Kemal Bey ve Ali Fethi Bey, Sadrazama birer mektup yazarak Enver Bey’in İstanbul’a alınmamasını istiyorlar ve şayet alınırsa bu durumun subaylar arasında rekabete sebep olacağını dile getiriyorlardı.
Son gelişmeler karşısında Mustafa Kemal Bey ve Ali Fethi Bey istifa etme kararı aldılar ve bu kararlarını Başkumandan Vekili Ahmet İzzet Paşa’ya bildirdiler.Mustafa Kemal Bey ve Fethi Bey’in bu konudaki dirençlerini kırmak ve onların muhalefetlerine son vermek üzere habersiz biçimde Talât Bey (Paşa) Gelibolu’ya geldi. Bu sırada Mustafa Kemal Bey ve Ali Fethi Bey Eksamil’de bulunuyordu. Talât Bey, Mustafa Kemal Bey’e gelişmelerin tamamından haberi olduğunu belirttikten sonra gönderilen raporu okuduğunu ve raporun çok ağır olduğunu dile getirdi. Daha sonra da Mustafa Kemal Bey’in açık görüşlülüğünün partide sıkıntı yarattığını ancak bunu son gelişmelerden meydana gelen üzüntünün bir sonucu olduğunu dile getirdi ve bu kırgınlığın sona ermesini istedi. Talat Bey, kendilerine yine birlikte çalışmayı teklif etti. Mustafa Kemal bir ara; “Siz partinin başından çekilecek misiniz?” diye sordu. Talât Bey; “Niçin? Beni öldürmek mi istiyordunuz?” dedi. Bunun üzerine Mustafa Kemal, “Hayır, biz size lâyık olduğunuz yeri vereceğiz” diye cevap verdi. Talât Bey, Ali Fethi Bey’e İttihat ve Terakki Partisi’nin genel sekreterliğini teklif etti ve İstanbul’a döndü. Mustafa Kemal Bey ile Dr. Tevfik Rüştü Bey önce bu teklifi yadırgamışlarsa da daha sonra Ali Fethi Bey’in bu yeni makama geçmesini beğendiler. Zira İttihat ve Terakki Partisi’nin 1913 Kongresi’nde düşüncelerini yeniden açıklayabilecekler ve uygulayabilmek için de bir fırsat yaratılmış olacaktı. Rauf (Orbay) Bey bu durumu şöyle anlatmaktadır: “İttihatçılar Ali Fethi Bey’i ve Mustafa Kemal’i artık yadırgıyorlardı. Enver Bey’in Harbiye Nazırlığı’nı orduda içine sindiremeyecekler arasında Ali Fethi Bey’in bulunacağı şüphesizdi. Onu askerlikten alarak İttihat ve Terakki Partisi’nin Umum Sekreteri yapmaya karar verdiler. Fethi Bey’in evine yerleşen Mustafa Kemal belki bu yoldan bir şeyler yapılabileceği umuduna kapılarak kabul etmesinde ısrar etti.”
Mustafa Kemal (Atatürk) Bey, Ali Fethi (Okyar) Bey’in bu görevi kabul etmesi ile şu düşüncelerin gerçekleştirilebileceğini umuyordu:
“1.Ordu kesin olarak ve gerçekten siyasadan(siyasetten) ayrılmalıdır.
2.Devlet siyasasını partinin merkez-i umumisi değil, meclis grubu yapmalıdır ve denetlemelidir. Ona göre gerekli kimseler mebus seçtirilmelidirler.
3.Merkez-i Umumi İstanbul ve taşralardaki teşkilât işleriyle uğraşmalıdır.
Bu arada Mürettep Kolordu Komutanlığı’nın ismi “Bolayır Kolordusu” oldu. Mustafa Kemal de bu Kolordunun Kurmay Başkanlığına getirildi. Bolayır Kolordusunun ayrıca komutanı olmadığı için komutanlık görevini de bizzat Mustafa Kemal Bey yürüttü. Mustafa Kemal Bey, Akdeniz Boğazı Kuva-yı Mürettebesi Erkân-ı Harbiye Reisi Binbaşı Fethi (Okyar) Bey’le birlikte Başkomutanlığa ve Harbiye Nezareti’ne başvurarak Edirne’nin kurtarılması için yapılması gereken işleri bildirdiler. Bu başvuru Mustafa Kemal Bey tarafından kaleme alındı ancak uygulanmadı. İşte bir Sadrazamın (Başbakan) Çanakkale ziyaretinin sonuçları böyle oldu.
Peki, Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’ya ne oldu? Bir hükümet darbesi ile sadrazamlığa getirilen Mahmut Şevket Paşa, 11 Haziran 1913 tarihinde Harbiye Nezareti’nden otomobiliyle ayrılıp Bâbıâlî’ye giderken yaveriyle beraber suikasta uğrayarak öldürüldü. Suikasta uğradığı sırada bindiği otomobili, bugün İstanbul’da Askerî Müze’de sergilenmektedir. Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın naaşı, Hürriyet-i Ebediyye Tepesi’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularının mezarlarıyla birliktedir.