E-Posta : atabay64@gmail.com
Haşim Mardin, ünlü “Mardin” ailesindendi. Denizcilikten yetişmiş bir armatördü. “Rüyam” kotrasını aldığında toplam 36 bin ton tutarında üç büyük gemisi vardı. Bu gemilerden Raman tankeri 13.530, Haran 11.761 ve Mardin 11.234 tonluktu. Yıllık geliri 5 milyon 163 bin liraydı. Gemilerinden ikisi yabancı sularda çalıştığından büyük bir döviz geliri elde etmekteydi. Haşim Mardin, kazancından bir kısmını deniz sporuna ayırarak 1952 yılında New York’tan “Rüyam” adını verdiği bir motorlu kotra satın almıştı. Haşim Mardin yeni satın aldığı kotra ile Atlantik’i geçmeyi ve sonra da Akdeniz yoluyla İstanbul’a gitmeyi planlamıştı. Atlas Okyanusu ve Akdeniz’i ilk defa aşacak olan Türk kotrası “Rüyam” olacaktı. Atlantik’i geçip Akdeniz’e oradan da İstanbul’a kadar uzanan yolculuk iki aşamadan oluşuyordu. Birinci aşama New York’ta başlayıp Tanca’ya kadardı. İkinci aşama ise Akdeniz’de gerçekleşecek ve İstanbul’a kadar uzanan süreci kapsayacaktı. “Rüyam”ın mürettebatının tamamı amatördü. Toplam yolcu ve mürettebat on dört kişiden oluşuyordu. Kotranın sahibi armatör Haşim Mardin’di. İkinci kaptan meşhur Galatasaraylı Nihat Bekdik’ti. Kendisi aynı zamanda eski bir deniz subayı ve iyi bir denizciydi. Faruk Kerç ise sinema rejisi ve operatörüydü. Çok efendi ve saygılı bir insandı. Seyahate Vatan gazetesi muhabiri olarak Tunç Yalman da katılıyordu. Babası ünlü gazeteci Ahmet Emin Yalman gibi iyi bir gazeteci olmaya adaydı. Ahmet Emin Bey, oğlu Tunç’un bu seyahate katılma istediğini eski başbakanlardan Hamidiye Kahramanı Rauf Orbay’a danıştıktan sonra istemeyerek izin vermişti. Annesi Rezzan Yalman ise Tunç’un bu seyahat isteğini desteklemişti. Seyahate Cumhuriyet gazetesi muhabiri Vedad Abud’ da katılıyordu. Vedat Bey, seyahatte yaşananları kaleme alacaktı ve adeta seyahatin basın danışmanı gibiydi. New York’tan denize açılan “Rüyam” Atlantik’i 17 gün 22 saat 50 dakikada aştıktan sonra 8 Temmuz’da Akdeniz kıyılarına ulaşmıştı.
RÜYAM AKDENİZ KIYILARINDA
Seyahat Şeker Bayramına tesadüf ediyordu. Atlantik’te “Rüyam” kotrasında Şeker Bayramı da kutlanmıştı. 5-6 şiddetinde esen rüzgâr nedeniyle kotra üstünde tutunmak oldukça güçtü. Buna rağmen dümen önünde kotranın kaptanı ve bu heyecanlı seyahati planlayan kişisi olarak Haşim Mardin’in bayramını arkadaşları kutladılar. Gemiciler bir baba gibi sevdikleri Haşim Bey’in ellerini öptüler. Bu sırada ortaya iki kutu Hacı Bekir şekeri çıktı. Bunlardan birini Tunç Yalman İstanbul’dan almıştı. Tunç Yalman’ın lokumu Atlantik ortasında gerçekten çok makbule geçmişti. Diğer kutudaki akide şekerini ise Avcı Sait Selahattin Yeşilköy havaalanında vermişti. Haşim Mardin her iki kutuyu da gözü gibi bayram için saklamıştı. Lokum ve akide şekeri herkese çok iyi gelmişti. Haşim Mardin, Sait Selahattin Bey’e telsizle bir telgraf çekerek teşekkür etmiş ve bayramını kutlamıştı.
RÜYAM ŞANS GETİRMİŞTİ
“Rüyam”, New York’tan başlayan seyahati süresince Atlantik sularına on kapalı şişe atmıştı. Bu şişelerin içinde “Cumhuriyet” gazetesinin bir mesajı bulunuyor. Şişeleri bulanlar bu mesajı bir fotoğrafları ve adresleri ile birlikte gazeteye gönderdiklerinde kendilerine birer “milli hediye” yollanacaktı. 21 Temmuz 1952 günü Fas’ın Tanca şehrinden gazeteye bir mektup gönderilmiş ve mektupta bu şişelerden onuncusunun bulunduğu bildiriliyordu. Fransızca olarak gelen mektup şöyleydi:
“Muhterem Efendim,
6 Temmuz 1952 günü sabah saat 10’da İspanyol himayesi altında bulunan Arvilla Köyü civarında, sahilden 30 mil kadar açıkta bir şişe gördüğümü bildirmekle şeref duyarım. O anda şişeyi denizden aldım, teneke bir kapakla sıkı sıkıya kapalıydı.
Hamdolsun kâğıt ıslanmamıştı. Bunun için mezkûr şişeyi kırmak zorunda kaldım ve kâğıdı çıkardım. Aşağı yukarı 58 yaşındayım. Hayatımda değeri çok büyük olan bu buluşun verdiği sevinç kadar derin bir sevinç duymadım. Değeri çok büyük diyorum. Zira inanın bana, benim için ehemmiyetli olan kâğıdına zikrettiğiniz hediye değil, bu teşebbüsün bizim gibi Müslüman olan Türk Milletinin bir gazetesine ait oluşudur.
Tanca’da doğmuş bir Faslıyım. İsmim Abdüsselam ben Ahmed ed-Dadam’dır. Balıkçıyım ve rıhtım hamalları onbaşısıyım. Rıhtımda iş olmadığı zamanlar balıkçılık ederim. Kalabalık bir ailenin babası olduğumdan ailemi geçindirebilmek için iki işi birden görüyorum. Oğlumun kusuruna bakmayın, beyler, Fransızcayı pekiyi bilmiyor. Makinede yazmaya da yeni başladı.
Bu mektubuma ekli olarak bir fotoğrafımı bulacaksınız. Saygılarımızın kabulünü rica ederim.
Bendeniz
(İmza)
Abdüsselam Damdam
El-Merusa Çıkmazı
Kasba, Tanca (Milletlerarası Bölge)
Faslı Abdüsselam Damdam’ın bu mektubu üzerine kendisine bir Türk halısı hediye olarak gönderilmişti. Kotra Atlantik’i geçerken okyanusun dalgaları ile boğuşmak zorunda kalmış ve tamire muhtaç hale gelmişti. Ayrıca kumanya da tükenmişti. “Rüyam”, Tanca’da iki gün kaldı. Bu sürede hem eksikliklerini giderdi hem de gerekli tamirler yapıldı. Kotra 11 Temmuz günü saat 09.00’da Tanca limanından ayrılırken limanda bulunan gemiler ve diğer deniz araçları düdüklerini çalarak “Rüyam”ı uğurladılar. “Rüyam” artık İstanbul yolundaydı. Hedefi 25 Temmuz’da İstanbul’da olmaktı.
RÜYAM’A ÇANAKKALE’DE MUHTEŞEM KARŞILAMA
“Rüyam” 20 Temmuz 1952 gecesi saat 21’de Mesina Boğazı’nı geçerken, mürettebat telsizle Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın bir tebrik mesajını aldı. Bayar’ın bu mesajı mürettebatı hem çok memnun etti, hem de morallerini yükseltti. “Rüyam”, Çanakkale’ye geldi 28 Temmuz’da Çanakkale Boğazı’ndan içeri girdi. Çanakkale Limanına gelen Haşim Mardin ve arkadaşları Çanakkalelilerin coşkun tezahüratları ile karşılandı. Saat 09’da Çanakkale Valisi Safaeddin Karanakçı yanında bulunan zevatla birlikte kotraya giderek misafirlere Çanakkaleliler adına “Hoş geldiniz” demiş ve kendilerini bu büyük seyahati başardıkları için kutlamıştı. Kotradan Vali ile birlikte Maydos İskelesi’ne çıkan kaptan ve arkadaşları iskelede toplanan binlerce Çanakkaleli tarafından sürekli alkışlanmışlardı. Bu sırada Çanakkale’yi ziyaret etmekte bulunan Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri de Kaptan Haşim Mardin ve arkadaşlarını Çanakkale Turing Kulüpte ağırlamıştı. Haşim Mardin ve arkadaşları için Kulüp bahçesinde verilen kokteyl partiye Tevfik Bey de katılmıştı. Kokteyl samimi bir havada gerçekleşmiş ve saat 10.30’da “Rüyam” halkın coşkun tezahüratı arasında İstanbul’a hareket etmişti. Kotrayı birçok motor Nara Burnu’na kadar takip etmiş ve uğurlamıştı.
Haşim Mardin, İstanbul’a gittikten sonra Çanakkale Valisi Safaeddin Karanakçı’ya bir telgraf çekerek Çanakkale’de kendilerine gösterilen sevgi ve konukseverlik için teşekkür etti. Haşim Mardin’in telgrafı şöyleydi:
“Çanakkale Valiliği’ne,
Arkadaşlarıma ve bana Çanakkale halkı ile Milli Eğitim Bakanı ve tarafınızdan gösterilen alaka ve yakınlığa candan teşekkürlerimizi sunarız.
Rüyam Kaptanı
Haşim Mardin”
“RÜYAM”DA TÜRKİYE GÜZELİ DE VARDI
Atlantik’i geçen ilk Türk yelkenlisi unvanını alan “Rüyam” 29 Temmuz 1952 günü İstanbul’a ulaştı. Tüm İstanbullular bu güzel yelkenliyi, “Rüyam”ı görebilmek için Moda’ya akın etmişlerdi. Ancak “Rüyam” için ilk tören Florya Deniz Köşkü’nde yapılacaktı. Köşkün açığında demir atan “Rüyam”a resmi bir motor yaklaşarak Kaptan Mardin, ikinci Kaptan Bekdik, Tunç Yalman, Vedat Abut ve Faruk Kenç Deniz köşküne davet ettiler. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes “Rüyam”ın yolcularını onurlandırarak seyahatleri hakkında bilgi aldılar. Celâl Bayar, Deniz Kulübü adına Kaptan Haşim Mardin’e zarif bir kupa hediye ederek; “Atlantik’i aşan ilk Türk kotrasının kaptanı olmak sıfatıyla size; bütün dünya muvacehesinde amatör Türk sporunun parlak bir numunesini vermiş olmamızdan mütevellit sevinç ve memnuniyetimi söylemek isterim” dedi.
“Rüyam”ı karşılamaya gelenler arasında 1952 Türkiye Güzellik Kraliçesi Gelengül Tayfuroğlu da vardı. Kraliçe Gelengül, Florya’da “Rüyam”a nakledildi. Gelengül Kaptan Mardin ve arkadaşları ile tanıştırıldı. Güzellik Kraliçemiz, “Rüyam”da bulunmaktan çok memnun olduğunu ifade etti. Kaptan Mardin de, bu yorucu seyahatin son aşamasında bir güzellik kraliçesiyle bulunmaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Böylece “Rüyam” Moda’ya doğru tam yelken ilerlemeye başladı. Moda Koyu küçük teknelerle neredeyse ağzına kadar dolmuştu. Dümende bulunan Haşim Mardin ikide bir “Yarabbi, bari bir kaza yapmadan demir atabilsek” diye söyleniyordu. Sadece bir sandal devirmekle “Rüyam” Moda’ya demirliyor. Sandalcıyı da hemen kotraya alıyorlar. Mardin, gülerek: “Neyse, ucuz atlattık çok şükür” diyor.
PİRE’DEN İSTANBUL’A BİR AMERİKALI
Bütün bu karışıklık içinde, “Rüyam”ın Pire’den aldığı tek kadın yolcu Liz Winter da vardı. 30 yaşındaki Amerikalı Bayan Pire’de kotrayı görünce “İlle beni de götürün” demişti ama sonra kotraya kabul edilip yola çıktığı zaman da acı acı düşünmeden edememişti. Çünkü Liz Winter hayatı boyunca Türk diye, abûs çehreli, şalvarlı, pala bıyıklı ve buna benzer insanları düşünmüştü. Bütün medenî görünüşlerine ve sempatik oluşlarına rağmen, on dört Türk erkeğinin arasında böyle bir seyahate kalkışmağı, büyük bir macera olarak görmüştü. Liz Winter, kotraya ayak bastığı andan itibaren hayretler içinde kalmıştı. Şimdiye kadar tanımadığı insanlar, fevkalâde dosttular, naziktiler ve Liz Winter’e hayatının en güzel anlarını hediye etmişlerdi. Tunç’un tercümanlığı ile konuşurken, Amerikalı Mis, birdenbire:
“Hepinizi seviyorum,” dedi. “Siz, şimdiye kadar tanıdığım en iyi insanlarsınız.”
Mis Winter İstanbul’da üç gün kaldıktan sonra Amerika’ya döndüğü zaman, pek çok Amerikalıyı Türkleri tanımağa sevk edecekti. “Rüyam”ın Atlank’i geçmesi dünyada geniş yankı uyandırmış ve Türkiye’nin de tanınmasında önemli katkı yapmıştı. Bu seyahatten sonra Rüyam çeşitli uluslararası yarışmalara da katılmış ve önemli başarılar elde etmişti.
“RÜYAM”IN KÖTÜ SONU
Ancak “Rüyam” kotrası Amerika’dan getirilmesine karşın İngiltere üstünden gelmiş gibi bir işleme tutulmuştu. 3339 sayılı Kanunun birinci maddesine göre “Rüyam” kotrasının bir motora sahip olması gümrük vergisinden muafiyetini temin etmişti. Hâlbuki “Rüyam” kotrasının ticaret filosu ile alâkası yoktu. “Rüyam” kotrası lüks bir yattı ve gümrükten geniş bir tefsirle primsiz çıkmaya muvaffak olmuş ve Menderes Hükümeti, Haşim Mardin’i kayırmıştı.
1960 yılı Mart ayına gelindiğinde “Rüyam” onarım için bulunduğu Hamburg Limanı’ndan ayrılarak Akdeniz’e doğru yola çıkmıştı. Biscay Körfezi önlerinde motorunda meydana gelen arıza sebebiyle durmak zorunda kalmış, kuvvetli rüzgâr ve gel-git akıntıları sebebiyle karaya sürüklenmişti. “Rüyam”ı kurtarmak için Haşim Mardin dört ay uğraşmıştı. Fransızlar bu süre sonunda iki römorkör göndererek “Rüyam”ı Bordeaux Limanı’na çekmişlerdi. “Rüyam”ın sigortası olmadığından kurtarma masraflarını karşılamayan Haşim Mardin, çaresiz kalmıştı. İki yıl burada bağlı kalan “Rüyam” satışa çıkarılmış ve bir Yunanlı “Rüyam”ın yeni sahibi olmuştu. Daha evvel kazandığı dövizi zamanında devlete bildirmediği gerekçesiyle hakkında dava da açılmış olan Haşim Mardin, 1964 yılı Mayıs ayında bir beyin kanaması sebebiyle yaşamını yitirmişti. Mardin öldüğünde henüz 54 yaşındaydı. Cenazesinin yurda getirileceği belirtilmişse de Güney Fransa’da toprağa verilmişti.