E-Posta : atabay64@gmail.com
Bolayır Osmanlı’dan günümüze kadar Gelibolu’ya bağlı bir yerleşim yeri olmuştur. Osmanlı Devleti 1867 yılında idare sisteminde köklü bir değişikliğe gitti ve eyaletler kaldırılarak yerine vilâyetleri oluşturdu. Bolayır, Edirne Vilayeti’ne bağlı Gelibolu Sancağı’nın bir nahiyesi idi. Bolayır’ın kaderi 19.yüzyılda iki açıdan değişti. Birincisi Namık Kemal’in ölümü halinde buraya gömülmeyi vasiyet etmesi ikincisi de peşpeşe bölgenin savaşlara sahne olmasıdır. Namık Kemal vasiyeti ölümünden bir süre sonra yerine getirilerek Bolayır’a defnedilecek ve Bolayır vatan ve hürriyet şairinin şahsında Osmanlı ve Cumhuriyetin aydın ve halkının ziyaretgâhı olacaktı.
Bolayır, 19.yüzyılın sonlarında başlayan 1877-1878 Osmanlı-Rus, 1912-1913 Balkan Savaşları ve 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı sırasında bizzat savaş bölgesi oldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında ise olası savaş bölgesi olacağı düşünülerek askeri bölge niteliği arz etti. Bu arada Bolayır, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi sonrasında Yunan işgaline de uğrayan ve 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi sonrasında Kasım ayında tekrar özgürlüğüne kavuşmuştu. Kırk yılı aşkın bir süre devam eden savaş ve işgal yıllarında Bolayır kasabası ve Bolayır halkı çok yıpranmıştı. 30 Eylül 1923 tarihinde sancakların vilayetlere dönüştürülmesi ile Gelibolu ve Çanakkale ayrı ayrı iki vilayet olduğunda Bolayır Gelibolu’ya bağlı bir köy olacaktı.
Savaşlar sebebiyle yaşanan göç, hastalık, salgın ve ölümler sonrasında bakımsız kalan bölgenin yeniden canlandırılması ve eski günlerine dönmesi gerekiyordu. Bunun için mübadele ile gelecek insanlar bir umut ışığıydı. Lozan Antlaşması ile Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Mübadele Protokolü ile Bolayır’a Selanik vilayetine bağlı kasaba ve köylerden mübadiller iskân edildi. Bugün Bolayır’da yaşayan halkı; Langaza-Buluşlu’dan gelen 95, Kayalar’dan 102, Florina-Kayalar-Konut’tan 22, Kayalar Langaza’dan 4 ve Langaza’dan 150 kişi olmak üzere, 373 mübadil oluşturdu. Gelen mübadillerden sadece iki kişi bakkal geri kalını rençberdi. Mübadillere 32 ev, 273 tarla, 44 bağ, 2 ovada tarla, 6 harman yeri, 2 dükkân ve birer dam ve çayır ile dutluk verildi.
Bolayır’a ikinci grup göçmenler ise 1934-1938 yılları arasında Bulgaristan ve Romanya’dan geldiler. Bunlar 96 aileden oluşuyordu. Göçmenlerden 8 aile Bulgaristan, 88 aile Romanya’dandı. Bolayır’a en son göçle Bulgaristan’dan bir aile gelecekti. Bolayır, İkinci Dünya Savaşı bitiminden sonra sıkıyönetimin de 1947 yılında sona ermesiyle normal düzenine geçebilecekti. Halk çalışıyor ve üretiyordu. Bir de eskiden olduğu gibi nahiye olmak istiyordu. Bolayır halkı bu isteğine 1955 yılı Haziran ayında kavuşacaktı.
5 Haziran 1955 Pazar günü yapılan bir törenle “Bolayır Köyü” artık “Bolayır Nahiyesi” olarak halkına hizmet vermeye başlayacaktı. Bu amaçla yapılan törene Çanakkale Valisi Cemal Tarlan, Kolordu Komutan Vekili Tümgeneral Hilmi Belen, Gelibolu Kaymakamı Behzat Akkan, Belediye Başkanı Ahmet Özoğlu ile beşbine yakın davetli ve Bolayır halkı katılacaktı. Vali Tarlan, Bolayırlıların özlemini anlatan güzel bir konuşma yaparak hükümetin yaptığı fedakârlıktan övgüyle söz etmişti. Fahri Belen’in kardeşi Tümgeneral Hilmi Belen, Bolayır nahiye binasının kurdelesini keserek açılışı gerçekleştirmişti.
Bugünün bir başka önemi ise Bolayır’da meftun büyük kumandan Gazi Süleyman Paşa ve Vatan Şairi Namık Kemal’i anma günü olmasıydı. Aynı gün Süleyman Paşa’nın huzurunda İlkokul Müfettişi Etem Övül bir konuşma yapacak, Öğretmen Rıza Tolongüç Süleyman Paşa’nın hayatını anlatacak ve Fikret Altıntaş da Gazi Süleyman Paşa şiirini okuyacaktı. Namık Kemal’in mezarı başında ise Rıza Ünal Namık Kemal’in hayatını anlatırken, Öğretmen Yüksel Koru “Hürriyet” kasidesini, yine Öğretmen Osman Akyol ise “Vatan” kasidesini dile getirecekti.
Bolayır cumhuriyet döneminde nahiye olduktan iki yıl sonra 6 Temmuz 1957 tarih ve 29822 sayılı kararname ile belediye teşkilatına kavuşacaktı.