E-Posta : atabay64@gmail.com
Batı Anadolu düşman işgalinden kurtarıldıktan sonra Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa birliklere Kuzeye hareket emri verdi. Bu birliklere, 27/28 Eylül 1922 gecesi verilen emir, tel örgüleri keserek, Çanakkale’ye girmeye teşebbüs etmek, ateş edilirse geri çekilmekti. Türk uç birliği etrafı tepeciklerle çevrili bir yerde karanlıkta otururken bu emir gelmişti. Bölük Komutanı uç takımında bulunan subaylardan birini seçmek konusunda tereddüt gösterince bu görevi Teğmen Cemal üstlendi. Teğmen, takımı hazırlayarak yola çıktı. Düzlüğe inen ağaçlı tepelerden son sırtı aştı. Arkadan yetişen bir atlı, geri dönmesi için emir getirdi. Bölüğe vardığı zaman Teğmen Mehmet, Batı Cephesi Komutanlığı’nın gönderdiği şu emri okudu: “Düvel-i itilafiye pek yakında Mudanya’da askeri bir konferans vuku bulacağından, o zamana kadar Çanakkale etrafında bulunan İkinci Süvari Fırkası’nın halen bulunduğu mevakii muhafaza ederek ileri harekâtın tatili ve herhangi bir tazyikkarane ve tahrik cüyane harekâttan içtinap etmesi, piyade fırkalarının dahi Biga-Bayramiç-Ezine hattının ilerisine emr-i ahire kadar sevk etmeyecekleri tebliğ olundu.”
28 Eylül 1922 günü sabah saat 08.00’de Bölüğüyle Kalabaklı Köyü’ne gelen Teğmen Cemal, orada gerekli düzeni aldı. Köyden Alay için erzak ve arpa tedarik etti. Akşam yemeğinden sonra ileri karakolda görev yapan Teğmen Hayri Efendi yerine kendisi bu görevi üstlendi. Teğmen Cemal, ileri karakol görevini aldığı zaman sabah olmuştu. Kural olarak Cemal’in düşmanı görünceye kadar ilerlemesi lazımdı. Diğer nöbetçi arkadaşlarının da aynı şekilde yapması gerekiyordu. Daha önce onların ne şekilde hareket ettiklerini bilmiyordu. Fakat o şoseyi takiben (hemen bugünkü Dardanel Fabrikası’nın deniz tarafındaki Kepez yolu) ilerlediğinde, yolun tel örgü ile kapatıldığını ve görünürde kimsenin bulunmadığını fark etti. Tel örgüyü yerinde bırakarak yanlardan geçip şoseye tekrar çıktı. Bu hareketine engel olacak kimse yoktu. Bir süre ilerledi. Sahile yakın bir dönemeçte iki İngiliz süvarisi gördü. İki İngiliz süvarisi de burnu oluşturan tepede at üstünde nöbet tutuyordu. İngilizlere yaklaştı. İçlerinden biri bir takım işaretler yaptı. Diğer nöbetçileri de alarak silahlarını kılıfına koyup Çanakkale’ye doğru gittiler. Nöbetçilerin terk ettiği noktaya giderek Alay’a rapor verdi. Teğmen Cemal, burada beklerken bir İngiliz Yüzbaşı, arkasında bir seyis olduğu halde yanına geldi. Cemal ve İngiliz Yüzbaşı yarım yamalak Fransızca konuşmaya başladılar. İngiliz Yüzbaşı; “Benim askerimi kovmuşsunuz. Hâlbuki sizin daha gerilerde beklemeniz lazımdı” diyordu. Buna karşılık Cemal; “Görevim kendi vatanımda, işgal altında bulunan bu yerlerde, karşı konulmayan noktaları geri almak ve durumu komutanlarıma bildirmektir” dedi. Karşılıklı tartışma uzadı. Zaten yarım yamalak Fransızca ile anlaşmak da zordu. Sonunda bir tercüman çağırmak üzere seyisi gönderen İngiliz Yüzbaşı ile Teğmen Cemal, aralarındaki on-on beş metre açıkta bir o tarafa bir bu tarafa gidip gelerek tercümanı beklediler. Bir ara aşağı düzlükte, Çanakkale’den çıkan bir şosede iki atlı göründü. İngiliz Yüzbaşı, Teğmen Cemal’in yanına gelerek öne gidenin kendi komutanı Albay olduğunu, gidip kendisiyle görüşeceğini ve beklemesini söyledi. Teğmen Cemal, onları gözleri ile takip ediyordu. Yüzbaşı, dörtnala giderek Albay’a yetişti. Sonra da Cemal’in bulunduğu tepenin altındaki Hacı Paşa Çiftliği’ne girdiklerini, çiftliği ilerisindeki bir tepede nöbet tutan atlıları çağırdıklarını ve daha sonra da çiftlikten bir grubun ayrılarak Çanakkale’ye doğru gittiğini gördü.
Teğmen, hemen çiftliğe inmeye başladı bir yandan da Alay’a gözlemleriyle ilgili ikinci raporunu gönderdi. Hacı Paşa Çiftliği’nde çalışan Türkler, bu değişikliğin farkına varmamışlardı. Teğmen’in Türkçe konuştuğunu duyunca şaşırdılar. Hacı Paşa Çiftliği’nde güzel bir ev vardı. Yüklükte asılı kalmış bir dürbün kılıfı da Teğmen’in İbrahim Efe’den aldığı altılık “Zeiss Marka” dürbününe uymuştu. Teğmen Cemal ve yanında bulunan Türk askerleri 1 Ekim 1922 saat 13.00’te Hacı Paşa Çiftliği’ni böylece ele geçirdiler. Biraz sonra bölük de Hacı Paşa Çiftliği’ne geldi. Tümen’in emri ile Alay da burada kaldı. Çanakkale buradan çok güzel görünüyordu. Teğmen Cemal, daha da ileriye gitmek için 2/3 Ekim 1922 gecesini ileri karakol olarak geçirdi. Çanakkale’ye çok yakın bir düzlükte ağaçların altındaydı. İki torpido muhribi projektörlerini bulunduğu ağaçlığın üzerinden ayırmadılar. Sabah olunca Çanakkale kasabasını çeviren tel örgülerine kadar ilerledi. Tel örgülerinin ötesinde İngiliz nöbetçileri görünüyordu. Raporunu Alaya gönderdikten sonra bir İngiliz Deniz Piyade Subayı, yanına Türk Tercümanı Halil Bey olduğu halde geldi. Burası gündüz nöbetçilerinin yeri olduğundan daha geriye çekilmesini rica etti. Teğmen Cemal, ancak Alay’dan emir aldıktan sonra geceki yerine geriye çekildi ve karakol görevini de başka bir arkadaşına teslim ederek Bölüğe döndü. Teğmen Cemal, Bölüğünün bulunduğu Hacı Paşa Çiftliği’ne geldiğinde çiftliğin sahibi olan emekli Yarbay Tahsin Bey’in köşküne (evine) geldi. Bu köşk çok güzel bir binaydı. Yarbay Tahsin Bey, 2 Ekim 1922 günü Çanakkale kasabasına gitti.
2/3 Ekim gecesi gelen bir emir üzerine Sarıcaali Köyüne geldi. Burası çok güzel bir köydü. Burada kalan birlikleri görmek ve teftiş etmek üzere 6 Ekim 1922 günü 17.Tümen’e bağlı Tugayın Komutanı Ali Rıza Bey geldi. Teğmen Cemal, Ali Rıza Bey’e Türk karakollarının yerlerini gösterdi ve Alay’a kadar götürdü. 7/8 Ekim 1922 gecesi Alay gelerek mıntıkayı teslim aldı ve Teğmen Cemal de bölüğüyle sabah saat 06.00’da Sarıcaali Köyü’nden ayrılarak Pazarköy’e bağlı Bağcılar-Okçular-Salihli yoluyla Misvaklı’ya doğru hareket etti.
Bugün Üniversite arazisi 1 Ekim 1922’de düşman işgalinden böyle kurtarılmıştı.