E-Posta : atabay64@gmail.com
Bugün, Troya Müzesi ve çevresi konusunda arkadaşlarla konuşurken, sel baskınlarından, Kumkale Ovası’ndan ve bu çevrede kurulan köylerden bahsediyorduk. Ve aklıma bu bölgenin değerlendirilmesi konusunda düşünülen plan ve projeler geldi. Bu bağlamda; Çanakkale’nin Kumkale adıyla anılan çok kıymetli ve tarihi bir ovaya sahip olduğunu bilmeyen hemen hemen yok gibidir.
Eski çağlarda Truvalılar döneminden başlayarak Yunanlılar ve Romalılara hatta Osmanlı dönemine dâhil olmak üzere altın başaklarla, bereketli ürünlerin yetiştiği bir yerdir. Bu ova yüz binleri hatta milyonları beslemiş, ancak 19.yüzyılın ortalarından başlayarak maalesef bir bataklık ve bir ölüm kaynağı haline gelmiştir. Uzun yıllar bu kara talihten kurtulamayan ova en nihayet başvurular üzerine 1935-1936 yıllarında Sağlık Bakanlığı tarafından dikkate alınmış ve yüksek su mühendisi ve bir fen memuru tarafından üzerinde ciddi bir ıslah etüdü hazırlanmıştır.
Kumkale Ovası’nın ıslahı konusunda görevlendirilen yüksek su mühendisi Ahmet Çınar’dı. Ahmet Çınar 1946 seçimlerinde milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçilmişti. Ahmet Çınar’ın hazırladığı etüd, derhal kırk gözlerden çıkan suların kanalizasyonuna başlamıştı. 18 kilometrelik bir kanal ile bu suları denize akıtmışlardı. Bu ıslah çalışmasının açılışında bulunan Cevdet Bey, o dönemde bir de konuşma yapmıştı. Cevdet Bey, yapılan çalışmanın eksikliklerini ise aradan geçen 15 yılın sonunda şöyle belirtmekteydi:
“1- Kırk gözlerden çıkan sular bihakkın (hakkıyla) toplanamamıştı,
2- Suları toplayacak havuz kuru duvarla yapılmıştı,
3- Kanalda daimi ve fenni bakım sağlanamamıştı,
4- Kışın devamlı taşkınlar yaparak akarsu yatağının dışına çıkan Menderes Çayının yatakları ıslah edilmemişti,
5- Ovanın kışın yağmurlardan biriken ve göl halini alan kısımları ne doldurulmuş ne de ıslah edilmiştir.”
Cevdet Bey’in belirttiği bu önemli hususlar dikkate alınmadan yapılan kanal ovadan suyun çekilmesini sağlayamamıştı. Çok geçmeden kanal yer yer yıkılmış ve 18 kilometre uzunluğunda içi sazlarla dolu muntazam bir azmak haline gelmişti. Bu manzara, yetersiz tedbir ve tesislerin hazin akıbetini göstermesi bakımından çok dikkate ve ibrete değerdi.
Demokrat Parti iktidara geldikten sonra Kumkale Ovası’nın bu durumu tekrar gündeme gelmiş ve ovanın ıslahı teknik ve ekonomik açıdan tüm yönleri ile ele alınmıştı. Bu arada Çanakkaleli bir sermayedar olan bir vatandaş ile ovaya çevre köylerin oluşturduğu birliğin yaptığı girişimdi. Bir zamanlar astronomik rakamlarla ancak kurutulması mümkün olacağı ileri sürülen ovanın ıslahı, hiç şüphesiz insanın hayal ve aklının alamayacağı bir rakamla yapılabileceği bir iş değildi. Yalnız ne de olsa işin birkaç milyonluk sermaye işi olduğu ve önemli teknik bir sorun olduğunu gölgelemeye olanak yoktu.
Ancak o dönemde Kumkale Ovası’nın ıslahı için ovanın suyundan yararlanarak bir şeker fabrikası kurulması önerisi gündeme getirilmişti. Bu öneri kapsamında; Kumkale Ovası, Kırkgözlerin kanalizesi, Menderes çayı yataklarının ıslahı, ovanın su biriken yerlerinin doldurulması ve ağaçlandırılması, Araplar Boğazı’nda baraj, sulama, şeker fabrikası gibi büyük çaba gerektiren tesisler olarak değerlendirilmektedir.
1950’lerin başında bu ovanın ciddi surette ıslahını ve tam randıman verecek bir hale gelmesini hedef tutacak planın, bu ana unsurlarından geri adım atılamayacağı, bunlar için de olsa olsa, büyük bir sermayeye ihtiyaç göstermesi bakımından şeker fabrikasının bir süre için ertelenmesi mümkün olabileceği düşünülüyordu. Görüldüğü üzere bu iş sanıldığı kadar basit değildi. Gerek sermaye ve gerek teknik açıdan önemli kaynağa ihtiyaç vardı. Böyle bir planın finanse edilmesi ve başarılması, büyük sermaye ve geniş ölçüde teknik olanaklara sahip anonim şirket, bir banka veya en nihayet bir devlet işi idi. Bu konunun duyguya kapılmadan gerçekçi şekilde incelenmesi ve değerlendirilmesi ile Kumkale Ovası’nın kaderi değiştirilebilirdi. Çünkü bu girişimler yapılmazsa çok değerli olan zaman yitirilmiş olur ve başarı da elde edilemezdi. Kumkale Ovası’nın ıslahı, devletin ilgi ve müdahalesi ile gerçekleştirilmesi en uygun yol olacaktı.