E-Posta : atabay64@gmail.com
Karantina, bulaşıcı hastalıkların yayılımını önlemek için alınan bir dizi tedbirler olarak ifade edilir. Aynı zamanda bu ifade koruma yerlerine de ismini vermiştir ve tahaffuzhane, koruma evi, karantina yeri anlamına gelmektedir. Osmanlı Devleti’nde tahaffuzhaneler özellikle deniz yoluyla gelecek bulaşıcı ve salgın hastalıklara karşı korumak için gerekli sağlık önlemlerinin alındığı kurumlar olarak ortaya çıkmıştır. 1831yılında İstanbul’da kolera salgınının başlamasıyla Karadeniz’den gelen gemilere ve 1835’te de Kale-i Sultaniye’de (Çanakkale) Kıbrıs ve Suriye’de kolera salgını görülmesi üzerine oluşturulan geçici tahaffuzhanelerle Osmanlı Devleti’nde karantina uygulamaları başlamıştı. Sultan II. Mahmut (1808-1839) döneminde 1837’de “Meclis’i Tahaffuz” (Karantina Meclisi) adı ile bu konuda ilk resmi kurum oluşturulmuştu. Bu Mecliste, “Meclis-i Tahaffuz-ı Ula” (Yüksek Karantina Meclisi) ve “Meclis-i Tahaffuz-ı Sani” (Yüksek Karantina Bürosu) olmak üzere iki meclis görev yapmaktaydı. 1839 yılında Karantina Meclisi’nin çalışma yeri kendisine tahsis edilen Kuleli Kışlası’ydı. Kuleli Kışlası, 1842 yılı sonlarına kadar Karadeniz ve Akdeniz’den gelen gemilere karantina uygulandığı bir tahaffuzhane olarak kullanılmıştı. Bundan başka 1839’da Küçükçekmece’de, 1843’te Kartal’da ve 1844’te de Anadolu Kavağı’nda tahaffuzhaneler kurulmuştu. Tahaffuzhane uygulamaları 1840’tan sonra uluslararası bir nitelik kazanmıştı.
Meclis, Çanakkale’de Akdeniz yolcularının İstanbul’a ulaşmadan evvel sağlık kontrolünün geçirildiği ve gerekli tedbirlerin alındığı bir merkezin kurulmasına karar vermişti. Merkez, Çanakkale’deki görevlilere Akdeniz tarafından gelecek imtiyazlı veya imtiyazsız her gemiye karantina uygulanmasını emretmişti. Bu gemilerde bulunan herkes aynı işleme tabi tutulacak ve karantina sonunda da gemilere bir belge verildikten sonra gemiler İstanbul’a gidebileceklerdi. Eğer bunu dinlemeyen gemiler olursa zor kullanılacaktı. Karantinadan kaçarak İstanbul’a gelecek gemiler olursa, bu gemiler Boğaza iade edilecekti. Karantina Meclisi bir “Karantina Talimatnamesi” hazırlayarak ülkenin her tarafına dağıtmıştı. 1839 yılında Meclis-i Tahaffuz-ı Ula Meclis-i Umur-u Sıhhiye adını almış ve ilk iş olarak da Anadolu ve İstanbul limanları hakkında bir tüzük hazırlamak olmuştu. Yirmialtı maddeden oluşan tüzükte, gemilerin zorunlu olarak yapacağı işler, şüpheli veya bulaşık gemilerin karantina sırasında uyacağı kurallar tespit edilmişti. 8 Nisan 1840 tarihinde de karadan gelecek olanlar için de bir tüzük yayınlanmıştı. Meclis-i Tahaffuz-ı Ula Meclis-i Umur-u Sıhhiye, Osmanlı Ordusunun ihtiyacı nedeniyle 1842 yılında Kuleli Askeri Kışlasını boşaltmak zorunda kalmıştı. İdare Merkezi Galata’da Kurşunlu Mahzen yakınında Yer altı Camiinin üstünde bulunan yere taşınmıştı. Uluslar arası işbirliği gerektiren bir sağlık sorunu olan karantina uygulamaları konusunda ülkelerin ortak hareket edebilmelerini sağlamak amacıyla 1851 yılında Paris’te ülkelere bir araya gelmişlerdi. Bu toplantıda karantina hastalıkları olarak “veba, kolera ve sarı humma” belirlenmişti. Karantina süresi de tüm ülkelerde onbeş gün olarak belirlenmişti.
1835 yılında kolera, Akdeniz’in doğusunu tamamen etkisi altına almıştı. Osmanlı başkentinde tamamen korku hakimdi. Bu korku ve endişe içerisinde, Çanakkale’de geçici bir karantina kuruldu. Karantina uygulaması, Çanakkale yakınlarındaki Sarı Sığlar koyunda kurulan çadırlarla yürütülmeye başlanmıştı. Çanakkale’deki ilk karantina uygulaması ve alınan tedbirler sonunda kolera salgının önü 1835 yılı Kasım ayı içerisinde alınmıştı. İlk karantina uygulaması yaklaşık altı ay sürmüştü. Karantina uygulaması sırasında Marmara Denizi ve İstanbul’a gidecek tüm gemiler gözetim altında tutulmuştu. Ayrıca başka sahillerden buraya gelecek kayıkların reislerinden de karantina tezkiresi alınması usulü getirilmişti. Çanakkale’de kurulan bu ilk tahaffuzhanenin müdürü Mehmet Esat Efendi’ydi. Doktor İspiro ise karantina uygulamasını yerine getirmişti. Tahaffuzhane tarafından alınacak önlemler konusunda yapılan toplantılara ise o sırada Çanakkale Boğaz Komutanı olan Raif Paşa da alınan önlemlerle ilgili çalışmalara başkanlık etmişti. Karantina uygulanmaya başlandığı andan itibaren, karantina altında bulundurulan gemilere sarı bayrak çekilmesi kabul edilmişti. Sarı renk, daha sonra karantinanın rengi olarak kabul edilmiş ve 1852 yılından itibaren Karantina Meclisi kararıyla, sıhhiye gardiyanlarına da sarı şeritli üniformalar giydirilmesi kararlaştırılmıştı. Akdeniz’den gelerek Çanakkale Boğazı’ndan geçmek isteyen tüm gemiler, Marmara Denizi de dâhil olmak üzere tüm güzergahları boyunca, büyük direklerine en az iki metre yükseklikte olarak bir sarı bayrak asmak zorunda idiler.
Karantina için kurulan tahaffuzhaneler kısa sürede pek çok yerde çalışmaya başladılar. 1841 yılına kadar Erzurum, Bursa, Sinop, Sivas, Aydın, Trabzon, Kıbrıs, Ayvalık, Midilli, Saruhan, Antalya, Isparta, Afyon, Alanya, Amasya, Bilecik, Kuşadası, Limni, Sakız, Eskişehir, Bodrum, Balıkesir, Bergama, Yozgat, Menteşe, İzmit, Kayseri, Bolu, Erdek, Kütahya, Rodos, İstanköy, Ankara, Samsun, Edirne, Köstence, Selanik, Manastır, Rusçuk, Varna, Kavala, Ahyolu, İslimye, Filibe, Vidin, Silistre, Şumnu, Nis, Galos, Siroz, Tırnova, Gelibolu, Aynoz, Tekirdağ, Gümülcine, Ereğli, Kastelorizo, Draç, Kastamonu, Çanakkale Boğazı, Bulakabad, Ayvacık, Yanya, Preveze, Avlonya, Yenişehir, Sofya, Üsküp, Karamürsel, Marmara, Kemer, İmralı, Gülek, Safranbolu, Mihaliç, Girit, İzmir Tahaffuzhaneleri faaliyete geçmişlerdi.
Meclis-i Umur-u Sıhhiye, 1914 yılında Kapitülasyonlarla kaldırılmış, yerine bağımsız Türk doktor ve bilim adamlarının yönetiminde Hudut Sıhhiye Müdüriyeti kurulmuştu. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti yenilince savaş sonrasında 1918’de çoğunluğu yabancılardan oluşan “Beyne’l-Müttefikin Sıhhiye Kontrol İdaresi” oluşturuldu. Bu durum 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması’na kadar devam etti. İtilaf Devletlerinin İstanbul’u boşaltmalarından sonra Beyne’l-Müttefikin Sıhhiye Kontrol İdaresi dağıtılmış ve yerine “İstanbul Limanı ve Boğazları Sıhhiye Müdüriyeti” kurulmuştu. 1924 yılında Müdüriyetin adı “Hudut ve Sevahil Sıhhiye Müdüriyeti Umumiyesi” olarak değiştirildi. 20 Temmuz 1936 tarihinde Montreux’de imzalanan Boğazlar Sözleşmesi ile genel müdürlüğün görevlerinden olan boğazlardan geçecek olan gemilerin tabi olacakları koşullar belirlenmiştir.
HUDUT VE SAHİLLER BİNASI
Kalıcı Mescit Mahallesi, Halil Rıfat Paşa Caddesinde kain 5 numaralı bina 7000 lira bedelle satışından 10 Ekim 1933 tarihinde Sağlık ve Sosyal yardım Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’ne tescil edilmiştir. 1928 yılı Ekim ayında İngiltere Devleti tebaasından Gut Frey Vital’in bin liraya intifa ve istismali Sahil Sıhhiye İdaresi’ne ait olmak üzere hazine adına satışından sonra Maliyeye geçen bina, 1938 yılı Ağustos ayında Çanakkale Hudut ve Sahiller Müdürlüğü’ne devredilmiştir. Bu binanın haricinde “446 m2’lik bahçeyi havi maa nüştemilat hane İngiltere Devleti tebaasından Edmon Jiro kızı Edna Rudhun 10.000 Liraya intifa ve istismali” Sahil Sıhhiye İdaresi’ne ait olmak üzere, 1936 yılı Kasım ayında Hazine adına satışından sonra Maliyeye geçen bina, 1938 yılı Ağustos ayında Çanakkale Hudut ve Sahiller Müdürlüğü’ne devredildi. .
Bu binanın haricinde “1117.3 m2’lik bahçeyi havi maa nüştemilat müfrez hane İngiltere Devleti tebaasından Gut Frey Vital 2530 metre maa bahçe hanesinden 1117 metre 3 santim mahallini bilifraz 13.500 Liraya istismali ve intifaı” Sahil Sıhhiye İdaresi’ne ait olmak üzere, 1936 yılı Kasım ayında Hazine adına satışından sonra Maliyeye geçti ve sonra da, Çanakkale Hudut ve Sahiller Müdürlüğü’ne verildi.
Çanakkale Yalı Mahallesi “cilt:75 sahife:31 sıra:20’de kayıtlı 909.65 metre kare müfrez bahçe, İngiltere Devleti tebaasından Gut Frey Vital’de iken bilifraz istismali ve intifaı” Sahil Sıhhiye İdaresi’ne ait olmak üzere, 1937 yılı Aralık ayında 1340 Liraya satılarak 1938 yılı Ağustos ayında, Çanakkale Hudut ve Sahiller Müdürlüğü’nün oldu. Son olarak şunu belirtelim, 1841 yılında karantina uygulaması için tahaffuzhanenin başladığı yerde “Karantina” adıyla bir köy kuruldu. Bu köyün ismi 1968 yılı Ekim ayımda “Güzelyalı” olarak değiştirildi.