E-Posta : atabay64@gmail.com
Ailesi varlıklı bir aileydi. Babasının Ankara’da fabrikası vardı. O nedenle toplumda tanınırlardı. Daha on beşinde kardeşi Hıfzı ile birlikte hipodromda cumhuriyetin 10.yıl törenlerini katılmış ve geçit resminde halkın arasında yer almıştı. Böylece Atatürk’ü, İnönü’yü, Fevzi Çakmak’ı ve yurtdışından gelen yabancı devletlerin temsilcilerini görme ayrıcalığına erişmişti, onların oturduğu yerin önünden geçerken Muzaffer. Yine Atatürk’ün son yurt gezisi olan güney bölgesinden dönüşte Haydarpaşa’da kardeşi Hıfzı ile birlikte Atatürk’ü Haydarpaşa’da karşılayanlar arasında yer almıştı. Çünkü Atatürk’ü çok seviyordu. Çalışkandı, zekiydi ve enerji doluydu. Okumak ve milletine hizmet etmek istiyordu. Bu heyecanla Muzaffer Bey, Tıp Fakültesi’ne girdi ve burayı başarı ile bitirdi, doktor oldu. Bir süre sonra kendisi gibi doktor olan arkadaşı Bedia Hanım’la evlendi. Karı-koca 2.Dünya Savaşı sonrasında yurdun çeşitli yerlerinde görev yapmak üzere yollara düştüler ve Çanakkale’nin 1945 yılı Ağustos ayında ilçe olan Çan’a tayin edildiler. O sıralar çan küçük bir yerdi. Burada görev yaparken Dr. Muzaffer Bey ve Dr. Bedia Hanım halkın büyük sevgisini kazandılar. O yıllarda sıtma, verem gibi hastalıkların yanında çocuk ölümleri de çok yüksekti. Kadın doğum hastalıkları hat safhadaydı. Bunları önlemek için canla başla çalışan Topuz ailesi, sadece ilçe merkezinde değil, vakit buldukça köy köy dolaşarak buralardaki halka da sağlık elini uzattılar. Özellikle fakir-fukara halkın tedavilerini “meccanen” üstendiler. Onları muayene ederek, tedavilerini ve sağlıklarına kavuşmalarına yardım ettiler. Çan doğum ve kadın hastalıkları mütehassısı ana ve çocuk sağlığı merkezi başhekimi Operatör Dr. Muzaffer Topuz ve eşi Dr. Bedia Topuz çok sevildiler. Özellikle Karakoca Köyü halkı onları kendilerinden biri olarak gördü. Bütün köy halkının isteği ve köy ihtiyar heyetinin kararı ile Dr. Muzaffer Topuz ve Dr. Bedia Topuz’a “fahri hemşehrilik” verilmesini kabul ettiler. Karakoca köyü halkı bu konudaki kararlarını Genel Meclis Üyesi İsmail Ertuğrul aracılığıyla 1953 yılı Kasım ayında gönderdikleri bir mazbata ile kendilerine bildirdiler. Bu karardan Dr. Muzaffer Topuz ve Dr. Bedia Topuz o kadar çok mutlu oldular ki, sevinçlerini ve gözyaşlarını tutamadılar.
Dr. Muzaffer Topuz ve Dr. Bedia Topuz bir süre daha Çan’da görev yaptıktan sonra İzmir’e tayin edildiler. Burada çalışırken yurtdışına seyahate çıktılar ve Paris’te tatil yapıyorlardı. Bu seyahat sırasında gazeteci ve yazar Hıfzı Topuz’un ağabeyi olan ve o sırada İzmir Devlet Hastanesi Kadın Hastalıkları servisinde çalışan Dr. Muzaffer Topuz kalp krizi sonucu 7 Ekim 1957 günü Paris’te hayatını kaybetti. Muzaffer Bey’in cenazesi 14 Ekim 1957 Pazartesi günü Adana Vapuru ile İstanbul’a getirilerek 15 Ekim Salı günü öğle namazını müteakip Şişli Camiinden alınarak Feriköy’deki aile kabristanına defnedildi. Dr. Muzaffer Bey’in ölüm haberini duyan Karakoca köylüleri de büyük üzüntü yaşadılar ve bu acıyı Topuz ailesiyle paylaştılar. Belki bugün Dr. Muzaffer Bey’i ve eşi Dr. Bedia Hanım’ı hatırlayanlar çok azdır veya kalmamıştır ama onlar Çan’da ve Karakoca köyünde çalışırken birçok anneyi ve çocuğu hayata kavuşturdular, pek çok hastayı iyileştirdiler.
Bugün Hıfzı Topuz’un “Meyyale Hanım” kitabını okurken bu konuyu kaleme almak istedim. Bu arada Meyyale Hanım, Muzaffer Bey ve Hıfzı Bey’in annesi Melahat Hanım’ın büyük annesidir.