E-Posta : atabay64@gmail.com
Çanakkale’den yetişen en önemli aydınlardan olan Mehmet Ali Tevfik Bey, 2.Meşrutiyet döneminde Türk tarihine damgasını vuran şahsiyetlerin başında gelmektedir. Konuşmaları ile gençliği peşinden sürükleyen, onlara vatan sevgisi ve kaybedilen toprakları tekrar geri almak için mücadele ruhu kazandıran insandır. Ömer Seyfettin ile Selanik’te ilk kez karşılaştıklarında Ömer Seyfettin Bulgar Hudut Bölüğü Kumandanlığı’ndan istifa edip Selanik’e gelmişti. Mehmet Ali Tevfik de o sırada Selanik’te bulunuyordu. Genç Kalemler Dergisi’nin kurucularından olan Ali Canip Bey, Ömer Seyfettin ile Mehmet Ali Tevfik Bey’i İttihat ve Terakki Merkezi Umumisi’nin kendilerine tahsis ettiği odada tanıştırdı. Mehmet Ali Tevfik Bey bu tanıştırma sırasında Ömer Seyfettin’e Babıâli lehçesiyle “daderi muhteremim Ömer Seyfettin Beyefendi ile şerefyap olduğum için begayat memnun ve mesrurum” diye hitap edince Ömer Seyfettin de “Aman cancazım, size ne olmuş böyle? Niçin insan gibi konuşmuyorsunuz da, böyle kitap okur gibi hitap ediyordunuz” deyince Mehmet Ali Tevfik bu cevaba şaşırdı ve biraz da küser gibi oldu ama birkaç gün içinde Ömer Seyfettin’in içtenliğini anladı ve onunla canciğer arkadaş oldular.
Genç Kalemler Dergisi Selanik’te çıkmaya başladığında Ali Canip Bey ve Hüzeyinzade Ali Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkezi Umumisi’ne başvurarak Mehmet Ali Tevfik Bey’in Selanik’e gönderilmesini istediler. Bunun üzerine İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkezi Umumisi Mehmet Ali Tevfik Bey’i Selanik’e gönderdi ve Genç Kalemler Dergisi’nin yazı kadrosuna dâhil oldu. Daha o sıralar Mehmet Ali Tevfik yirmi bir yirmi iki yaşlarında çok genç bir insandı. Çok güzel Fransızca biliyordu. Hatta o kadar o kadar Fransızca’ya hakimdi ki, bir kelime tartışma konusu olduğunda o kelime hakkında meşhur sözlükler neler söylemiş ve yazmışsa onu Fransızca olarak teker teker anlatırdı.
Mehmet Ali Tevfik Bey, Selanik’e geldikten hemen sonra Selanik Rıhtımı’nda bulunan İttihat ve Terakki Kulübü’nde bir ay içerisinde iki önemli konferans verdi. Bu konferanslardan birincisi “Manevi Yurt” adını taşıyordu. “Manevi Yurt” isimli konferansında Ernest Renan’ın “Mazide müşterek mefharetlere ve bugün müşterek bir iradeye malik olmak, beraberce büyük işler yapmış bulunmak ve yine bu yolda büyük işler yapmak arzusu beslemek. İşte bir millet olmanın esasları, şartları bunlardır” sözleri ile konferansına başladı. Çok genç olmasına rağmen mükemmel konuşan Mehmet Ali Tevfik Bey, yaşından beklenmeyen bir olgunlukla 18 Ocak 1911 günü verdiği “Manevi Yurt” başlıklı konferansını kulübün büyük salonunda binlerce kişi dinledi ve ayakta alkışladı.
Mehmet Ali Tevfik Bey, ikinci konferansı çok daha önemliydi. “Hindistan ve Türkler” başlığını taşıyan konferansı 23 Şubat 1911 tarihinde gece verdi. Konferansa “Bir büyük garp âliminin dediği gibi, tarihinden feragat eden bir millet, istikbalinden de feragat etmiştir” cümlesi ile başladı. Mehmet Ali Tevfik Bey, “Hindistan ve Türkler” konferansında Hindistan’ın coğrafyasını, nüfus yapısını, tarihini ve Türklerle özellikle de Gazneli Mahmut ve onun halefleri olan Babürşahı ve Ekberşahı, Türklerin Hindistan’da yaptıkları eserleri, Avrupalıların Hindistan’a saldırılarını, Hindistan’ın İngilizlerin eline geçişini bütün ayrıntıları ile anlattı. Selanik’in önde gelen şahsiyetleri ve aydınları Mehmet Ali Tevfik Bey’e hayran kaldı.
1911 yılı İlkbaharında bir Osmanlı toprağı olan Trablusgarp’a İtalyanların saldırmaları üzerine Mehmet Ali Tevfik Bey “Yedi Sonnet”i kaleme aldı ve “Genç Kalemler Dergisi” nin 17 ve 18.sayılarında yayınlandı.
“Türk Genci
Türk genciyim, ziyalıdır alnım güneş gibi; / Çehremde bir seher yaratır zindelik, şebap;
Bâkir damarlarımda akar bir feyizli tâp; / Şirin bütün güzelliğin arkamda mevkibi.
****
Gencim; fakat çiçeklere âsude ormanın; / Altın kanatlı tayrına, leylin şehabına,
Elmas benizli göllere yok bende iptilâ; / Kes sen de kes ümidini ey ağlayan kadın.
****
Sevdâ, kadın, çiçek… Bana bunlar değil meram; / Çillerde hâk olanların ebkem hâyaleti,
Pişinde çeşmimin ediyor dâima hırâm…
****
Öç almak… İşte kalbimi aşkıyla dolduran, / Ezmek sefil İtalya’yı… Görmek o milleti
Sahrâsı kan, denizleri kan, âsumanı kan!...”
Çok genç bir yaşta olmasına rağmen olgun bir insan olarak kendisini göstermesi övgüye değerdi. Mehmet Ali Tevfik Bey, son zamanlarda hocasız olarak İngilizce’yi öğrendi. Bu dili de bir İngiliz gibi konuşmaya başladı. Mehmet Ali Tevfik Bey, “Tanin” gazetesinde ve Türk Yurdu’nda pek çok makale yazdı. Sadece “Turanlının Defteri” adıyla küçük bir kitap yayınladı. Hazırlanmış yedi eseri daha vardır ki, bunlar basılmamıştır.
“Türk Meşhurları” adlı ansiklopedik eserde Alâeddin Gövsa, Mehmet Ali Tevfik Yükselen hakkında şu bilgileri vermektedir: “Yaradılışın nadir meydana getirdiği kabiliyetlerle dolu müstesna bir fikir adamımızdır. Çanakkale’de doğdu (1 Nisan 1889). Babası Tevfik Bey orada Tahrirat Müdürü idi. Orta tahsilini Dedeağaç’ta ve İstanbul Mercan İdadisi’nde ve yüksek tahsilini Selanik Hukuk Mektebi’nde yapmış, İsviçre Hukuk Fakültesi’nde tamamlamıştır. Şaşılacak bir hafızaya ve onunla mütenasip dimağı kudrete sahip olan Mehmet Ali Tevfik, Mercan İdadisi’nden çıktığı zaman Fransızca’yı Frenk gazetelerine kusursuz makaleler yazacak derecede öğrenmişti. Birinci Cihan Harbi’nde kurulan Teşkilat-ı Mahsusa’da bulunarak Berlin, Viyana ve İsviçre’de konferanslar vermeye memur edilmiş, sonraları Hariciye memurluklarında bulunurken Londra’da “Times” ve Newyork’ta da “Times” gazetelerine yazılar yazmıştı. 1911’de Türk Ocağı Umumi Kâtipliği’nde bulunmuş sonra hariciyeye intisapla muhtelif elçilikler başkâtipliklerinde ve Moskova Büyükelçiliği Müsteşarlığı’nda vazife görmüştü. Son vazifesi Newyork Başkonsolosluğu idi ve orada 1941’de 52 yaşında vefat etti.”
İsmi unutulan ama duyarlı bir gençlik yetiştirilmesinde çok büyük katkıları bulunan ve hizmetleri daima yaşayacak olan Mehmet Ali Tevfik Bey’e sonsuz saygıyla…