E-Posta : atabay64@gmail.com
Ankara Polatlı arasında meydana gelen feci trafik kazasında hayatını kaybeden Çanakkale’nin sevilen gençlerinden Tuncer Akagün binlerce öğrenci ve Çanakkalelilerin katıldığı törenle 27 Eylül 1968 Çarşamba günü toprağa verildi. Tuncer Akagün, hayat dolu bir gençti. Büyüğünü sayan küçüğünü seven bir Tuncer vardı. Tuncer izciydi. Tuncer bateristi. Tuncer her iyiliğe koşan ve tüm Çanakkalelilerin sevdiği bir insandı. Ankara’ya imtihan için gitmişti. Bir başka fakültenin daha imtihanlarına girmişti. O gün girdiği diğer fakültenin imtihanını kazandığını öğrendi ve Ankara’dan Çanakkale’ye gelmek üzere arkadaşı Erkut’a veda ederek otobüse bindi. Ne yazık ki, kötü talih de onunla beraberdi. Tuncer’in bindiği otobüs Polatlı yakınlarında saat 21 sıralarında Çanakkale’ye doğru yol almaktaydı. Tuncer sol taraftaki cama başını dayamış, derin düşüncelere dalmıştı. Şimdi kendisi için istikbal kapıları açılmış ve üniversitesi imtihanını kazanmıştı. Annesi de zaten bunu istiyordu. Tek ümidi Tuncer’in okuyup yetişmesiydi. Yol böylece Çanakkale’ye doğru Tuncer’in düşünceleri gibi uzayıp gidiyordu. Gidiyordu ama birden yol burada bitti sanki… Otobüs aniden önce bir sol yaptı ve yolcular ne olduklarını anlayamadan bir gürültü ile birlikte ortalık karıştı. Ama Tuncer, hiç telaşlı değildi. Değildi çünkü her şey ümitleri ile birlikte bitmişti.
Haber Çanakkale’de duyulduğunda herkes çaresizlik içinde kaldı. Tuncer’in arkadaşları ne yapacaklarını bilemediler. Bir çare bulmak gerekti. Valiye gidildi cenazenin Çanakkale’ye getirilmesi için…Vali Celalettin Tüfekçi, Polatlı’ya gerekli talimatları verdi. Cenaze masraflarını da Belediye karşıladı. Tuncer’in cenazesi Çanakkale’ye getirildi ve hastaneye alındı. 27 Eylül Çarşamba günü saat 14.45’te arkadaşlarının elleri üzerinden Çanakkale Lisesi’ne getirildi. Yüzlerce öğrenci ve izcinin gözyaşları arasında Lisede üç dakika saygı duruşu yapıldı. Sonra Tekke Sokağı’ndan geçerek binlerce Çanakkalelinin gözyaşları arasında Yalı Camisi’ne ulaştı. İzciler Tuncer’in tabutu başında nöbet tuttular. Yalı Camisi’nde kılınan ikindi namazını müteakip cenaze buradan Alman Sokağı’na getirildi. Yolda İzciler Lokali önünde kısa bir süre duran cenaze alayı daha sonra yoluna devam etti. Arkadaşlarının elinden bir an bile indirilmeyen Tuncer’in naaşı daha sonra Erkek Sanat Enstitüsü önünde bekleyen cenaze aracına bindirildi ve yirmiden fazla aracın izlediği kortejle şehir Kabristan’ında defnedildi.
Çanakkalelilerin çok sevdiği genç Tuncer Akagün için arkasından şiirler ve makaleler yazıldı. Onun için yazılar “Tuncer Akagün’ün Körpe Ruhuna” adlı dörtlük şöyleydi:
“Türk Gençliği bir uzvunu daha toprağa verince,
Ah gözyaşları sel oldu Çanakkalemizde dün.
Yaşamanın eşiğinde bizlere veda ederken,
Hançerledin kalbimizi sevgili Tuncer Akagün.”
“Çanakkale Gençliği” imzalı şekilde 29 Eylül’de bir teşekkür mesajı yayınlandı. Mesaj şöyleydi: “24.9.1967 akşamı saat 21’de Ankara-Polatlı yolunda feci bir trafik kazasında kaybettiğimiz değerli arkadaşımız Tuncer Akagün’ün ölümü münasebetiyle bizlerden yardımlarını esirgemeyen; Vali Celalettin Tüfekçi’ye, Belediye Başkanı Sadi Fenercigil’e, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne, Emniyet Müdür ve mensuplarına, Lise Müdür ve mensuplarına, Öğretmen Okulu Müdür ve mensuplarına, Kız ve Erkek Sanat Enstitüsü Müdür ve mensuplarına, Tarfik Bürosu Amirliği’ne, Çanakkale Şoförler Cemiyeti’ne, Çanakkalespor oyuncu ve yöneticilerine, ayrıca Ayhan ve Şeref Budancer’e bunların dışında adlarını yazamadığımız bütün dostlarımıza ve acımızı paylaşan Çanakkale halkına sonsuz saygı ve bağlılıklarımızı iletiriz.”
Çanakkale’yi bu kadar derin üzüntüye boğan Tuncer Akagün, okul sıralarında bateri çalmaya başlayan bayramlarda izcilerin boru-trampet takımında trampet çalan, liseyi bitirdikten sonra Türkiye İzciler Birliği’nin Çanakkale Deniz Grubu’nda faaliyet gösteren bir gençti. Onun amacı Çanakkale’de gençliğin kahve köşelerinden uzaklaşıp tek bir çatı altında spora yönelmesini sağlamaktı. Sporu severdi. Basketbol, voleybol ve futbolu okul maçlarında çok başarılı olarak oynadı. Ama o her şeyden önce izciydi. Kamplarda daima küçüklere karşı büyük bir sevgi gösterirdi. Eğitim hayatına bir sene ara vermek ona çok acı geldi. Her fırsatta bu sene üniversiteye girebilsem diye söz açardı. Tek isteği üniversiteye girmek ve izcilik hayatına İstanbul ve Ankara’da devam etmekti. Üniversiteyi kazandı ama okumak nasip olmadı.