E-Posta : atabay64@gmail.com
Hamdullah Suphi Bey, Mütareke döneminde vapurla Çanakkale Boğazı’na içeriye girdiğinde; “Yirminci asrın en büyük destanını yazan ve yazdıran sırtlar o gün ne kadar sessiz, ne kadar durgundur. Oraları dumanlar, alevler içinde tanıyanlar oraya birkaç yürek dolusu kan armağan edenler de aramızda idi. Hep birlikte güvertenin o sırtlarına bakan tarafından, o tepeler ve o kıyılar kadar sessizliktir. Gözlerimiz bulutlar arasında aşina yüzler, ufukların üzerinde, aylardır hasretini çektiğimiz bir bayrak, tepelerde pırıldayan süngüler arıyordu. Fakat göre göre birkaç yabancı abide görebildik. Taşı dışarıdan getirilmiş, planı yabancı ellerde çizilmiş ve üzerine Victor Hugo’nun mısraları kondurulmuş olduğunu sonradan öğrendiğimiz birkaç yabancı abide… Bizim yazdığımız büyük destana atılan yabancı imzalar birkaç yabancı abide… Bu manzara ile gözlerimizin arasına ılık gözyaşından perdeler girdi. Hiçbirimiz bir şey söylemedik. Fakat hepimizin gönlünde şu soru düğümleniyordu: “Bu destanın gerçek imzaları bizimkiler nerede?” O günden tam yirmi üç yıl sonra bugün bir Nisan sonu sabahı da bir İstanbul gazetesinin küçük bir havadisini okuyorum.”
Milli Savunma Bakanlığı 22 Nisan 1943 tarihinde Çanakkale’de bir abide yaptırmak üzere ilan vermişti. İşte o ilana iki genç mimar adayı daha projeleriyle hazırlandılar ama öğrenci olmaları sebebiyle başvuru yapamıyorlardı. Bu durumu hocaları Feridun Kip’e söylediklerinde Feridun Bey, bir âlicenaplık örneği göstererek öğrencilerinin bu talebini geri çevirmedi ve kendi imzasıyla yarışmaya katılabileceklerini ama eserin tamamen kendilerine ait olduğunu belirtti. Ve yarışma sonuçlandı. Birinci seçilen eser Mimarlık son sınıf öğrencisi olan İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş’ındı. Yarışma jürisinde Bakanlık Müşaviri olan Alman Prof. Dr. Paul Bonatz “Çanakkale Zafer ve Meçhul Asker Abidesi müsabakaları Türk mimarları için cidden iftihar edilecek muvaffakiyettir,” derken jüri raporunda da “Basitliği, olgunluğu ve çok güzel görünüşü dolayısıyla şaheser bir projedir. Teksif kabiliyeti çok mükemmeldir... Bu abide Meçhul Asker için çok asil bir örtü şeklidir. Yegâne büyük tesir kudretini haiz, yeni bir şekil ve buluştur. İnşası kolay ve mümkündür” yazıyordu. İşin bir başka ilginç tarafı ise yarışmada birinci gelen projenin iki genç mimar adayı da Çanakkale’nin çocuklarıydı. Türk mimarlık tarihinde önemli eserlere imza atan İsmail Utkular, 1944 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. İsmail Utkular, 20 Temmuz 2011 tarihinde arkasında unutulmaz eserler bırakarak aramızdan ayrıldı. İsmail Utkular’ın Çanakkale’den, fakülteden ve mimarlık hayatına başlarken bir şaheserle, Çanakkale Şehitler Abidesi projesiden, arkadaşı Doğan Erginbaş 1919 yılında Çanakkale’de doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümünü 1 Haziran 1944 tarihinde mezun oldu. Okulu bitirdiği yıl Fakültede kalarak asistan oldu. 1953 yılında doçent, 1962 yılında profesör unvanını aldı. Doğan Erginbaş ve İsmail Utkular’ın daha öğrenciyken Milli Savunma Bakanlığı’nın açtığı yarışmaya, öğrenci olmaları sebebiyle, Feridun Kip’in imzası ile katılarak “Çanakkale Zafer ve Meçhul Asker Abidesi” yarışmasında birinci seçilen projelerinin yapımına 1954 yılında başlandı ve 1960 yılında tamamlandı.
1945’te, Harbiye’de yapılacak radyoevi binası için açılan yarışmayı Doğan Erginbaş, Ömer Güney ve İsmail Utkuların ortak projesi kazandı. Aynı yılın Kasım ayında da binanın temelleri atıldı. 19 Kasım 1949’da dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün açış konuşmasıyla hizmete giren binayla birlikte, İstanbul’da 1927’den beri devam eden radyo yayınlan ilk defa elverişli stüdyo koşullarına kavuşmuş oldu. İstanbul Radyoevi, 4 katlı bir bina olup zemin kat ve birinci kat stüdyolara, plak ve film alma üniteleriyle program servis bürolarına ayrılmıştı. Diğer katlarda ana kumanda ve kontrol daireleri ile teknik ve idari servis büroları bulunmaktadır. Mimar Doğan Erginbaş, 1954 yılında Diyarbakır Evleri Projesi’ni kazandı. Mimarlığın gelişmesi ve mesleki dayanışmanın önemine inanan Doğan Erginbaş Mimarlar Odası kurucu üyeleri arasında yer aldı. Türk Mimarlar Odası İdare Heyeti, ilk toplantısını 20 Aralık 1954 tarihinde, İstanbul Teknik Üniversitesi Merkez Binası’nın 103 numaralı odasında saat 18.00’de, “İdare Heyeti Reisi” Gündüz Özdeş başkanlığında yaptı. Toplantı “Umumi Kâtip” Aydın Boysan, “Muhasip” Doğan Erginbaş, üyelerden Kemali Söylemezoğlu, Nezih Eldem, Affan Kırımlı ve Maruf Önal’ın “iştiraki” ile gerçekleşti. Gizli oyla yapılan seçimlerde, 4 oyla Gündüz Özdeş “Reis”liğe, 6 oyla Aydın Boysan “Umumi Kâtip”liğe, 3 oyla Doğan Erginbaş “Muhasip”liğe seçildi. 7 Ocak 1955 tarihinde Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen bir basın toplantısı ile Oda’nın kuruluşu kamuoyuna duyurdu. Doğan Erginbaş, İTÜ Mimarlık Bölümünde Prof. Emin Onat’ın öğrencisi oldu. Anıtkabir Projesi’nin bazı planlarının çiziminde hocasına yardım etti. 1944 yılında öğretim üyesi olarak çalışmaya başladığı İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden 1977 yılında emekli oldu. Emekliliğini İstanbul’da geçirmekteyken 1 Haziran 2018 Cuma günü 99 yaşında vefat etti. Doğan Erginbaş, hayatı boyunca aklına uygun gelmeyen şeyleri eleştirdi, hep doğruyu, güzeli, iyiyi aradı ve bu sayede mükemmel işler yaptı. Türk Millet, dünya durdukça kendisine karşı gelecek her türlü saldırıya karşı her zaman birlik içerisinde olduğunu Çanakkale Boğazı’na yükselen Çanakkale Şehitler Abidesi’ni yaparak gösterdi.
Çanakkale Şehitler Abidesi, bu topraklar için vatanın her köşesinden gelerek canlarını seve seve veren atalarının ruhlarının göğe yükseldiği, gelecekte de aynı yolda hayatlarını seve seve verecek olan torunlarının kalplerinin birlikte attığı buluşma noktası olarak kabul etti. Çanakkale Şehitler Abidesi, bu yüce duygunun sarsılmaz bir ifadesidir. Böyle bir eseri hayal eden ve tasarlayan İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş ne güzel insanlar ki, tüm Türk Milleti bu iki evladının yaptığı eserle dünya durdukça övünecek ve isimlerini asla unutmayacak…