E-Posta : atabay64@gmail.com
Türk Milletinin Kurtuluş Savaşı’nı kazanmasında Türk kadınının çok büyük bir rolü oldu. Kadınlarımız cephe gerisinde cephedeki askerlerimiz için her türlü hizmeti yerine getirdiler ve yurdumuzu istila etmek isteyen ve yok etmeyi amaçlayan güçlere karşı erkeğiyle omuz omuza mücadele ettiler. 4 Nisan 1926 tarihinde Medenî Kanun’un kabulüyle kadın haklarıyla ilgili önemli değişiklikler yapıldı. Medenî Kanun’dan sonra Türk kadınının toplum içerisinde gerçek yerini alması lâzımdı. Siyasî hakların da verilmesi sırası gelmişti. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, çeşitli konuşmalarında kadınlarımızın toplum içindeki ve tarihteki önemini belirterek, eğitimden, çalışma yaşamına ve seçme-seçilme hakkına kadar birçok haklardan mahrum bırakıldığını vurgulayarak bu hakların kendilerine verileceğini bildirmişti. Atatürk, 1925 yılında yaptığı konuşmada “Bir milletin yalnız erkeklerinin terakki etmesiyle (ilerlemesiyle) o millet yükselemez. Çünkü eğer kadın aynı nispette ilerleme halinde olmazsa, erkeğin yükselmesi mümkün değildir.” diyerek konunun önemine dikkat çekmişti. 4 Nisan 1926 tarihinde kabul edilen “Medenî Kanun” ile Türk kadını haklarına kavuşmuştu.
3 Nisan 1930 tarihinde çıkarılan 1580 sayılı Belediye Kanunu ile kadınlarımızın belediye seçimlerinde oy verme ve seçme hakkı kabul edildi. 5 Aralık 1934 Çarşamba günü İsmet İnönü ve 191 arkadaşı tarafından verilen bir önerge ile TBMM Türk kadınına milletvekili seçmek ve seçilmek hakkını kabul etti. Başbakan İsmet İnönü bu konuda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Yüce Saylavlar! (Milletvekilleri)
Kadınların saylav seçme ve seçilmek hakkına sahip olmaları için yüce katınıza teklif sunuyoruz. Türk kadını, tarihte ne zaman haklı ve itibarlı yerini bulmuşsa, bunun mukadderatı üzerinde kendini, tesirini gösterebilmişse, erkeklerle beraber karışık ve güç yurt işlerinde elele çalışabilmişse, işte o zaman, büyük Türk ulusu kudreti ile medeniyeti ile bütün dünyayı kaplamıştır. İnançla söyleyebiliriz ki, Türk kadının geniş alanda ulus işlerine karışmasından ancak istifade etmekteyiz, istifade edeceğiz.”
Cumhuriyetin 10.yılı kutlamalarının yapılacağı yıl olan 1933 yılında, 6 Ekim tarihinde kabul edilen 2349 sayılı kanunla Türk kadınları, köy ihtiyar heyetlerine ve muhtarlığa seçme ve seçilme hakkı elde ettiler. Bu kanunun kabul edilmesinden sonra yapılan muhtarlık seçimlerinde Aydın’ın Çine ilçesine bağlı Karpuzlu nahiyesi Demircidere köyünde sekiz aday arasından tek kadın olan Gül Hanım Türkiye’de ilk kadın muhtar oldu.
Çanakkale’de ilk kadın muhtar ise bu seçimden yaklaşık bir buçuk yıl sonra yapılan seçimlerle oldu. 1935 yılı Haziran ayında yapılan muhtar seçimlerinde Çanakkale ilinde ilk kadın muhtar Karaköy muhtarı oldu. Kaz dağının güneybatı eteklerine dayanmış sulak ve verimli, varlıklı bir köy olan Karaköy’de yapılan seçimleri bir kadın aday kazandı. Karaköy’de okumuş-yazmış genç bir kadın olan Zehra Hanım, Çanakkale Vilayetinin ilk kadın muhtarı olarak tarihe geçti. Zehra Hanım muhtar seçilmekten dolayı çok memnun oldu. Kendisini anlatırken Zehra Hanım şöyle diyordu: “ Ben Biga’nın Çanpazarı’nda okuma-yazma öğrendim. Burada evlendim. Köyümü çok severim. Atatürk’ün kadınlara verdiği haklardan istifadeye çabalıyoruz, köyümü yeniliğe götürmeye çalışacağım.”
Muhtar Zehra Hanım, köyü kısa sürede tertemiz bir hale getirmişi tam bir kadın temizliği ile Karaköy’ün örnek köy yapmıştı.