E-Posta : atabay64@gmail.com
İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasına çok az bir süre vardı. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Çanakkale’de de hem yük hem de insan taşımak için en çok kullanılan hayvanların başında eşek geliyordu. Eşeğin bakımı ve beslenmesi de kolaydı. Çanakkale’de bulunan eşek cinslerinin ıslahı gerekiyordu. Üstelik 1938 yılında Romanya’dan pek çok göçmen gelmişti. Onların yük ve eşya taşımaları için de hayvana ihtiyaçları olacaktı. Nazım Vapuru ile 1938 yılı Haziran ayının ikinci günü 1.902 göçmen Çanakkale Limanı’na yanaşmıştı. Gelen göçmenlerden bin dört yüzü Eceabat’a iskân edileceği için Kilye İskelesi’ne çıkarıldı. Çanakkale Merkez kazasının Erenköy nahiyesi ile Ezine ve Ayvacık kazalarına pay edilen diğer göçmenler ise Çanakkale’ye çıkarılarak iki gün içerisinde belirlenen yerlere sevk edilecekti. Sağlık durumları çok iyi olan bu göçmenlerle birlikte 1.200’ü aşkın çeşitli hayvan ve 300 araba geldi. Eceabat kazasına gelenler yerel halkın araçları ile Erenköy, Ezine ve Ayvacık kazalarına ayrılanlar da otomobillerle iskân edilecekleri köylere gönderildiler. Tarım Bakanlığı ile Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı dairelerin memurları geceli gündüzlü çalışmak suretiyle her iki iskelede dört gün içerisinde vapuru tamamen tahliye ettiler. Bu arada hem göçmenlerin ihtiyacı olan taşımacılıkta kullanılan, hem binek hayvanı olarak da kullanılabilen eşek sayısında Çanakkale’de gözle görülür bir azalma olmuş, yaşlanan hayvanlar ölürken, onların yerine daha sağlıklı genç hayvanlara ihtiyaç ortaya çıkmıştı.
Mevcut eşek cinslerini ıslah etmek, hem katır ve eşek sayısını çoğaltmak, hem de sağlıklı hayvanlara sahip olmak için Çanakkale Valiliği ve Veteriner Başmüdürlüğü Hükümetten “Damızlık Kıbrıs Eşeği” talebinde bulundu. Hükümet de bu talebi uygun karşıladı ve 1939 yılı başında Çanakkale Vilayeti için Kıbrıs’tan beş tane damızlık “Aygır Eşek” satın alındı. Çanakkale Vilayeti adına satın alınan beş tane damızlık aygır eşek Mersin’e getirildi. Bunların teslimi ve Çanakkale’ye getirilmesi için Veteriner Başmüdürlüğü tarafından gerekli ödenek ve görevliler Mersin’e gönderildi. Mersin’den eşekleri Çanakkale’ye getirmek ancak deniz yolu ile mümkündü. Eşekler ve görevliler Mersin, Alanya, Antalya, Finike, Fethiye, Rodos, Bodrum, Güllük, İzmir, Ayvalık iskelelerine uğrayarak Çanakkale’ye gelecekti. Eşekler o sırada iki şekilde tanımlanıyordu. Yük, eşya, bağ ve bahçede para ile çalıştırılan eşekler vergiye tabiydi. Sahipleri bu eşeklere çok iyi bakardı. İkinci tip eşekler ise sadece sahipleri tarafından kullanılan ve kendi işlerini yaptığı ve para kazanmadığı için vergiye tabi olmayan eşeklerdi. Bir de sıpalar vergiden muaftı.
Tüm Türkiye’de 1938 yılında toplam eşek sayısı bir milyon dört yüz doksan bindi (1.490.000)’di. Türkiye’de eşek sayısı artarken Çanakkale’de eşek sayısında bir azalma vardı. Çanakkale’de 1937 yılında 16.592 olan eşek sayısı 1938’de 2.167 azalarak 14.425’e düşmüştü. Buna karşılık nüfus gelen göçmenlerle çoğalmış, işlenecek tarım arazileri artmış ve elde edilen sebze ve meyvelerin miktarı da çoğalmıştı. Bunların pazarlara götürülmesi o sırada büyük ölçüde eşek ve katırlarla mümkündü. Bu sırada katır sayısında ise bir artış gözlenmekteydi. 1937 yılında 1.343 olan katır sayısı 1938 yılında Çanakkale’de 1.571’e yükselmişti. Ama bu da yetersizdi. Dünya hızla savaşa sürükleniyordu. O nedenle hızla taşımada kullanılan hayvan sayısının çoğaltılması gerekiyordu. Tüm bu gerekçelerle Kıbrıs’tan aygır eşek ithal edilmişti. Eşekler Çanakkale’ye gelmiş ve Veteriner Müdürlüğü’nün demirbaşına kaydedilmişti. Veteriner Başmüdürlüğü, Trakya Umum Müfettişliği’ne yazdığı raporda Kıbrıs’tan satın alınan eşeklerin sağ salim geldiğinin müjdesini verdikten sonra Çanakkale’deki her yaştaki eşek, katır, at ve deve sayılarını belirterek, kısa sürede genç hayvan sayısında artış olacağını bildiriyordu. Ve Trakya Umum Müfettişliği’ne bağlı Edirne, Kırklareli, Tekirdağ ve Çanakkale illeri arasında en çok eşek, katır ve atın Çanakkale’de olacağına vurgu yapılıyordu.
Çanakkale’de 1939 yılı itibariyle; aygır olarak kullanılan ve Trakya bölgesinde bulunan 26 saf kan Arap atından 3’ü, 12 yarım kan Arap atından 1’i, 3 Angola Arap atından 1’i ile 1 İngiliz atı ve 17 Kıbrıs eşeğinden 8’i bulunuyordu. Bu durum bölgede Çanakkale’nin hayvan ıslağı konusunda önemli sayılabilecek konumda bulunduğunu gösteriyordu. Gerçekten de 1 Eylül 1939’da 2.Dünya Savaşı başladığında bu hayvanların önemi kat be kat daha iyi anlaşılacaktı.