(ÖZEL HABER) - Çanakkale’de hemen hemen hergün önünden geçtiğiniz ve göz ucuyla baktığınız Yalı Camii’nin yan kısmındaki yaklaşık 200 yıllık mezarlara kimlerin defnedildiğini biliyor musunuz?
Çanakkale il merkezinde Fetvane Sokak ile Çarşı Caddesi’nin kesiştiği noktada yer alan ve yaklaşık 200 yıllık bir geçmişe sahip olan Yalı Camii’nin hemen yan kısmında bulunan tarihi mezarlar hemen hemen herkesin dikkatini çekmiştir. Orijinal kitabesi olmadığından tam olarak yapım yılı belli olmayan Yalı Camii’nin onarım kitabesindeki yazılarda 3 kez yandığı belirtiliyor. Birinci yangından sonra da Tavil Ahmet Ağa bu camiyi yaptırıyor. İkinci defa tamiratı yapan kişinin ismi ise yazılı değil. 3. ve son yangında ise cami Miralay Halil Bey tarafından 1853 tarihinde inşa ettiriliyor. Bu caminin ismi aslında “Tavil Ahmet Ağa Camii” olmasına rağmen halk arasında önünden geçen caddenin ismi ile anılıyor ve Yalı Camii ismi kullanılıyor. Camiyi yaptıran Miralay Halil Beyin mezarı da yine bu caminin Haziresinde (külliye, cami, mescit, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklara verilen isim) yer alıyor.
MEZARLIĞA İKİ PAŞA, İKİ MİRALAY, İKİ MÜFTÜ, İKİ KAYMAKAM VE BİR MUHASEBECİ DEFNEDİLMİŞ
Yalı Camii'nin yan kısmında bulunan Haziredeki mezar taşları ile ilgili bir makale yazan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hamit Arbaş, bu konuda yaptıkları araştırmalarda Hazirede 12 erkek ve 4 kadın mezar taşının bulunduğunu belirtiyor. Yrd. Doç. Dr. Hamit Arbaş makalesinde mezarlık ile ilgiyi şunları dile getiriyor: “Bu makaleyi yazdığımızda Çanakkale Yalı Camii haziresinde toplam 16 mezar taşını inceledik. Bunlardan on ikisi erkeklere, dördü bayanlara ait. Hazirede yer alan mezarlardaki kişilerin isimlerinin ise 1814 ile 1903 yılları arasında hayatını kaybeden;
1- Ali Haydar Bey (1814)
2- İsmail Bey (1844)
3- Ali Paşa (1844)
4- Şerife Abide Hanım (1847)
5- Seyyid Halil Bey (1848)
6- Müftü Sadi Bey (1852)
7- Muhammed Said (1856)
8- Şefika Hanım (1859)
9- Ayişe Hanım (1863)
10- Hacı Halil Bey (1864)
11- Süleyman Faik Efendi (1875)
12- Emine Hümeyra Hanım (1877)
13- Esseyid Ahmet Ziver Paşa (1893)
14- Kaymakam İbrahim Vahid Bey (1897)
15- Hacı Muhammed Halid Bey (1901) ve
16- Rifat Bey”e (1903) ait olduğu görülüyor.
Çalışmamızdaki örnekler 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasına tarihlenir ve hiç birinde taş ustasının ismi zikredilmemiştir. Sanatçıların imzalarına da rastlayamıyoruz. Hazirede onaltı sülaleye rastladık. Şahidelerin (mezarların baş ve ayak tarafına dikilen üzerinde çoğunlukla yazı veya çiçek bulunan mezar taşlarına verilen ad) hepsi mermerden yapılmıştır. Taşlar dikdörtgen prizması, kemer, sanduka, tekne lahit ve silindir (sütun) şeklindedir. Bunlarda askeri arma, hurma ağacı, servi ağacı, gül, karanfil, akantus yaprağı, natürmort, kıvrık dal, gülbezek, vazo, üzüm, bitkisel motif, makas ve bıçağa sarılmış yılan gibi motiflere rastlanır. Mezarlıkta iki paşa, iki miralay, iki müftü, iki kaymakam ve bir muhasebeci vardır. Hitabeler celî ta’lik ve celî sülüs hatla yazılmıştır. Ancak, bir şahidenin tarih kısmı rık’a hattıyladır. Bazı taşların tarihi Şinasi, Safvet ve Feyzi adlı şahıslar tarafından ebced hesabına göre düzenlenmiş. Ayrıca Rifat Beyin taşında “Yadigar-ı Nazmi” şeklinde bir ibareye rastlanmaktadır. Belki bu şahıs şahidedeki yazıları tanzim etmiştir. Çanakkale Kurşunlu Camii'nde bulunan Elhac Muhammed Ağanın mezar taşında da benzer ifadeler mevcuttur. Ancak Nazmi ismi kaydedilmemiştir. Şahidelerde kişinin kimliğini belirten semboller kullanılmıştır. Bezeme unsuru olarak arma (top, süngülü tüfek, tabanca vs.); mısır, hurma ve servi, C, S kıvrımlı dallar tercih edilmiştir. Bir taşta ise makas ve bıçağa sarılmış yılan görünmektedir. İsmail Bey ve Hacı Halil Bey’in taşlarının arasındaki benzerliklerden dolayı aynı ustanın elinden çıktığı söylenebilir. Serpuş denilen başlıklar olduğu gibi kullanılmıştır. Yalnız bir örnekte mezar sahibinin Bektaşi olmasına rağmen şahidenin tepesinde fes görünmektedir. Muhtemelen bunun sebebi II. Sultan Mahmut zamanında yeni kıyafet kanununun uygulanmaya başlaması ve fesin resmi başlık olarak kabul edilmesidir. Belki de bu zatın devlet memuru olduğu için baş taşında Bektaşi tacı yerine fes vardır. Haziredeki şahideler gelişmiş şehirlerdeki mezar taçlarından farklı görünüştedirler. Çünkü sosyal ve ekonomik durumu değişik ve güçlü kişiler büyük kentlerde yaşamlarını sürdürmektedirler. Başka bir deyişle bu şehirlerde ekonomi güçlüdür, malzeme ve sanatçı bol olup, iç doyurucudur. İşte bu nedenle ortaya çıkan eserler de sosyal ve ekonomik güce paralel olarak gelişme gösterip görkemli biçimlere ulaşmışlar.”
Öte yandan mezarlığa defnedilen kadınların ise yine bu ailelerin yakınları olduğu düşünülüyor.
(ÖZEL HABER: Ayhan ÖNCÜ/ÇANAKKALE)
(Haber Kaynak ve Aktif Link Gösterilmeden İzinsiz Alınıp Yayınlanamaz)
(Kaynak: Yrd. Doç. Dr. Hamit Arbaş) (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi) (Çanakkale Yalı Camii Haziresi Mezar Taşları)