Bugün 10 Ağustos Anafartalar Zaferi’nin 99. Yıl dönümü. Bu vatanı bize emanet eden Çanakkale Savaşı’nda hayatını kaybeden şehitlerimizin ve gazilerimizin sayesinde şuan bu topraklar üzerinde yaşıyoruz. Bugün bizlerde bize bu vatanı emanet eden Çanakkale Savaşı şehitleri ve gazilerimizi hatırlamak amacıyla o yıllarda vatanın bölünmez bütünlüğü için düşmanla savaşan gazilerimiz ile şehitlerimizin anısını canlandırmak istedik. Çanakkale Savaşı’nda 57. Alay ile birlikte adeta destan yazan bir Alay da 27. Alaydı. Bu Alayda yer alan askerlerimizden birisi de Çanakkale merkeze bağlı Haliloğlu Köyü’nden Halil Koç’tu. 27. Alay 9. Bölükte düşmana karşı savaşan Halil Koç, şehit olan arkadaşlarının arasından sağ olarak kurtulan askerlerden birisiydi. Çanakkale Savaşı dışında 4 ayrı cephede tam 8 yıl savaşan Halil Koç, savaşa giderken 4 aylık bıraktığı oğluna da 8 yıl sonra kavuşmuştu. 1993 yılında 101 yaşında hayatını kaybeden gazimiz Halil Koç’un savaşta yaşadığı anılarını yine onun ile aynı ad ve soyadı taşıyan Halil Koç’un anlatımı ile size aktarmak istedik.
ÖZEL RÖPORTAJ: AYHAN ÖNCÜ / ÇANAKKALE
E-Mail: info@canakkaletravel.com
* Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
- Adım Halil Koç. 1959 yılında Çanakkale merkeze bağlı Haliloğlu köyünde dünyaya geldim. Ayrıca aynı ismi taşıdığım Çanakkale Savaşı Gazisi Halil Koç’un da torunuyum.
* Çanakkale savaşı Türk ve Dünya tarihini değiştiren en önemli savaşlardan birisi. Dedeniz de bu savaşta canı pahasına vatanı savunmak için çarpışan Mehmetçiklerden birisiydi. Dedeniz savaşa nasıl katılmış, bize anlatır mısınız?
- Dedem Çanakkale Savaşı sırasında merkeze bağlı Haliloğlu köyünde yaşamını sürdürüyormuş. Savaşın başlaması ile birlikte seferberlik ilan edildiğinden 19 yaşında olan dedemi de diğer vatan evlatları gibi askere almışlar. İlk olarak diğer asker adayları ile birlikte onu da Gelibolu’ya götürmüşler. Orada bir süre eğitim gördükten sonra Gelibolu Yarımadası’nda savaş alanına sevk etmişler. Dedem Halil Koç savaş sırasında 27. Alay 9. Bölük’te yer almış. Arıburnu’nda ve Kabatepe’de savaş döneminde siperlerin kazılmasında da görev almış. Aynı ismi taşıdığım için dedem beni çok severdi. Bu sebeple de savaş sırasında yaşadığı bütün anıları benimle paylaşırdı. Bize anlattığı anılarında 6 Ağustos 1915 tarihinde Kanlısırt mevkiinde Anzaklar’la çok ciddi muharebeye girdiğini de söylemişti. Bu muhaberede 57. Alay ile birlikte düşmana karşı kanlarının son damlasına kadar savaştıklarını belirten dedem bir top mermisinin yanlarına düşmesi ile birlikte arkadaşlarının çoğunun şehit olduğunu, kendisinin de ağır yaralandığını ifade etmişti. Bu sırada 27. Alay 9. Bölük Komutanı Yüzbaşı Tevfik bey’in şuurunu kaybederek ağır yaralı olarak ayağa kalkıp düşmanın üzerine doğru giderken dedeme “Gidebileceksen silahını bırakıp hemen geriye doğru git” dediğini belirten dedem şehit olan arkadaşlarının arasından geriye doğru çekilerek bölgeden Kocadere’deki yaralıların bulunduğu Sahra Çadırına kadar gelmiş. Ardından yaralanan dedemi oradan alıp eski ismi Dimetoka olan Biga ilçesine bağlı Gümüşçay beldesinde yer alan hastaneye götürmüşler. Orada 3 ay tedavi görmüş. Tabii Çanakkale Savaş artık bitti bitecek. Oradaki tedavinin ardından da dedemi İstanbul’a götürmüşler. Çanakkale Savaşının ardından bu kez de Balkan harbine katılmak üzere yola çıkmış. Fakat ona pek katılamamış. Oradan trenle önce Muş’a gitmiş. Ardından da diğer arkadaşları ile birlikte oradan Kortik Dağına götürülmüşler. Oradan da Şam’a Halep’e kadar gitmişler. Fransız Cephesine kadar ulaşmışlar. 8 sene sonra savaş bitmiş. Herkes silahlarını bırakmış. Dedem de bunun ardından geri dönüş için yola çıkmış. Adana’ya kadar yürüyerek geldikten sonra oradan Trene binip önce Bozöyük’e gelmişler. Oradan da dedem yürüyerek 8 yıl önce Çanakkale Savaşı için yola çıkıp birçok yerde savaşan dedem ayrıldığı Haliloğlu köyüne ulaşmış.
“KUNDAKTA 4 AYLIK ÇOCUĞUNU BIRAKARAK SAVAŞA GİTTİ”
* Yani dedeniz Çanakkale Savaşı da dahil olmak üzere diğer cephelerle birlikte tam 8 yıl savaşmış… 8 yıl evinden ayrı kalmış..
- Evet, bize hep öyle anlatırdı. 8 yıl süre ile 4 ayrı cephede savaşmış dedem. Evinden ayrılırken de yeni doğan 4 aylık çocuğunu eşine emanet edip gitmiş.. 8 yıl sonra eve döndüğünde ise köyde 2-3 tane yaşlı insanın bulunduğunu ve kimsenin kalmadığını görmüş. Savaşa giderken 4 aylık olan oğlu ise 8 yaşına gelmiş. Oğlu İsmail babasını hiç görmediği için tanıyamamış. Eşi Esma ve oğlu İsmail ile bir yandan 8 yıl sonra birbirlerine kavuşmanın sevincini yaşarken, diğer yandan da köyde kimse kalmadığı için üzülmüşler.
* Dedenizle aynı soy ismi taşıyorsunuz. Özellikle mi bu isim seçilmiş?
- Babam ben doğduğumda özellikle dedemin ismini koymuş. Dedem de bu sebeple bundan çok mutlu olmuş. Aynı ismi soy ismi taşıdığımız için dedem beni çok severdi. Köyde yatarken yanına bir yatak yapar ve beni yanında yatırırdı. Bunu çok iyi hatırlıyorum. Onun ile aynı isim ve soy ismi taşımak bana gurur veriyor.
* Dedeniz Çanakkale savaşı sırasında yaşadıklarını ailesine ve size sürekli anlatmıştır. Az öncede bunlardan birini bize anlattınız. Bunun dışında dedenizin savaşta yaşadığı anılarından birkaçını bizim ile paylaşır mısınız?
- Tabiî ki dedem bana ve yakınlarımıza savaşta yaşadığı olayları sürekli anlatırdı. Mesela 1915 yılında Kabatepe bölgesinde siper kazarlarken bir filikanın gelip sahile yakın bir bölgeye şamandıra bıraktığını gördüğünü, bunu gidip bölük çavuşlarına söylediğini, ardından da düşmanın bu bölgeden çıkarma yapacağını anlayarak bu şamandıranın yerinin gece Türk askerleri tarafından değiştirilerek Anzak çıkarmasının yapıldığı bölgeye doğru götürüldüğünü anlatırdı. Hatta o şamandıranın yerini değiştiren kişilerinde Mustafa Çavuş ile arkadaşı olduğunu söylerdi. Bu bölgede bir kayık bulan bu iki arkadaşı gece geç saatlerde şamandıranın yerini değiştirerek adeta savaşın kaderini değiştirmişler. Bazı kişiler buna günümüzde inanmıyorlar. Ama dedemin hafızası çok iyiydi ve bu olayı defalarca isim isim bize anlattı. Halen o şamandıranın akıntının etkisiyle yer değiştirdiği ve Anzakların farklı yerden çıkarma yaparak hezimete uğradığı söyleniyor. Fakat o günleri bizzat yaşayan dedem bunu doğrulamıyor ve gerçekleri bize böyle anlatıyor. Anzaklar bu yapılan şamandıra değişikliği ile düz ova yerine dağlık bölgeye çıkarma yaptıkları için hezimete uğramışlardı.
Bunun dışında dedemin Çanakkale Savaşı ile ilgili bir anısını daha anlatmak istiyorum. Savaş sırasında düşman siperleri ile Türk siperleri arasındaki mesafe çok yakınmış. Dedem de arkadaşları ile birlikte siperde 9 kişiymiş. Düşman askerleri kavurma tasının içine barut doldurup bunu dinamit fitili birleştirip fitili ateşledikten sonra bizim siperin içine atmışlar. Siperin içine bu düşünce dedem ve arkadaşları korku içinde üst üste yığılıp barut dolu tasın patlayıp patlayacağına bakmaya başlamışlar. Fitil tamamen yandıktan sonra barut patlamamış ve kavurma tasının içi açılıvermiş. Böylece arkadaşları ile birlikte ölümden kurtulmuşlar.
“DEDEM DEVLETİN VERECEĞİ GAZİLİK MAAŞINI KABUL ETMEDİ”
* Burada bende bir gazeteci olarak dedeniz Halil Koç ile ilgili yaşadığım bir anımı paylaşmak istiyorum Çanakkale Deniz Zaferi’nin 75. yıldönümü törenleriydi. 1990 yılı. Sonu her sıfır ve 5’li yıllarda Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkında yapılan önemli günlerden birisiydi. Sayıları 3-5 tane kalan Çanakkale gazileri de o yıl bu törenlere davet edilmişlerdi. Bunların içinden ikisi de Çanakkale merkeze bağlı Haliloğlu köyünden dedeniz 99 yaşındaki Halil Koç ile 107 yaşındaki Zonguldak Ereğlili Hüseyin Kaçmaz’dı. Avustralya ve Yeni Zelanda’dan da bu törenlere birkaç tane Çanakkale savaşı gazisi gelmişti. 75 yıl önce birbirlerine karşı silah atan bir Avustralyalı asker ile 99 yaşındaki Çanakkale Savaşı gazisi Halil Koç ve Karadeniz Ereğlili 107 yaşındaki Hüseyin Kaçmaz’ın 57. Alay şehitliğinin bulunduğu bölgede birbirleri ile karşılaşması gerçekten görülmeye değer bir olaydı. Bizler gazeteciler olarak bu an karşısında oldukça duygulandık. Gazilerimiz Avustralyalı gaziye ellerindeki bastonları ile “Görüyor musun bak. 75 yıl önce burada birbirimize karşı savaşmıştık. Top tüfek sesleri halen kulaklarımda çınlıyor. Burayı gezerken o anları hatırlıyorum” derken; Avustralyalı gazide o sırada bizim gazimize bir anısını anlatıyordu. Avustralyalı gazi bizim gazimize Anzak çıkarması sırasında birliklerinin geri çekilmesi sırasında Türklerden kaçışlarını orada şöyle anlatmıştı: “Savaşın en çetin anlarıydı. Siz bizim üzerimize kurşun yağdırıyordunuz. Bu sırada geri çekilme emri geldi. Bizlerde zayiat vermeden geri çekilmek için değişik bir yöntem uyulamaya karar verdik. Bu sırada yanlarımızda bulunan 1 küçük tenekeyi altından damlayacak şekilde delip açıp birinin içine su doldurduk. Diğer tenekeyi de tüfeği size doğru doğrulttuktan sonra ucuna iple bağlayıp mekanizmayı bu tenekeye bağladık. Dibi delik tenekeden akan su alttaki tüfeğin ateşleme mekanizmasına bağlı tenekenin içine su doldurduktan sonra ateşleyecekti. Bu bölgede bulunan Avustralyalı askerlerin çoğu bunu yaptı. Biz de geri çekilmeye başladık. Bu sırada içi su dolan tenekeler tüfeklerimizin tetiklerini kendiliğinden ateşliyordu. Siz bizleri orada zannediyordunuz. Aslında biz o sırada kaçıyorduk” dedi. Bu sözleri duyan Çanakkale Gazisi Halil Koç ve Hüseyin Kaçmaz gülmeye başladı. Her üç gazide gülüşmeler içinde yıllar sonra birbirlerine kurşun sıktıkları yerde bu kez el sıkıştılar. 75 yıl sonra karşı karşıya gelen bu gazilerimizin arasında ise bir fark vardı. Avustralyalı gazilerin yanında bir bakıcı ve hemşireler varken, bizim gazilerimizin yanında yakınlarından başka kimsesi yoktu. Gazimiz Halil Koç ise o sıralarda biz gazetecilere bu ilgisizlikten yakmıştı. Binlerce kilometre uzaklıktan Çanakkale’ye törenlere gelen Avustralyalı gazilerin her birinin yanında birer hemşire ve sağlık görevlisinin bulunmasına rağmen kendilerine gerekli ilginin gösterilmediğinden yakınan gazimiz, yani dedeniz, “Yabancı gazilerin her birinin yanında hemşire ve bir bakıcı vardı. Bizim başımızda ise kimse yoktu. Sanki savaşı onlar kazanmış gibiydi” diyerek bizlere serzenişte bulunmuştu. 1990 yılında dedeniz ile bu anımı da burada paylaşmak istedim.
* Savaştan sonra devlet gazi olarak onlara gerekli ilgiyi gösterdi mi? Dedeniz yaşlılık döneminde devlette gazilik maaşı aldı mı?
- Dedemin anlattığına göre savaş sırasında ve sonrasında Türkiye genelinde Askerlik Şubeleri nedendir bilmiyorum yakılmış. Bunların içinde Lapseki Askerlik Şubesi de varmış. Dedemin kaydı da Lapseki Askerlik Şubesinde olduğu için bunun ile ilgili bir kaydı çıkmadı. Genelkurmay’da da dedem ile ilgili bir kayıt bulunamadı. Bu sebeple de gazilik ile ilgili bir işlem yapılamadı. Rahmetli Özal 1990 yılında Çanakkale Deniz Zaferi’nin 75. yıldönümünde Çanakkale’de Cumhuriyet Meydanındaki törende dedeme “Dede, devlet sana aylık verebilecek güçte. Sana aylık bağlayayım mı?” dedi. Dedemde Özal’a “Ben 2 tane ev kirası alıyorum. Benim durumum iyi. Bana torunlarımda bakıyor. Benim paraya ihtiyacım yok” dedi. Böylece gazilik maaşını kabul etmedi. 1990 yılından sonra ise devlet büyükleri ve valilik Çanakkale Savaşı Gazisi olan dedeme gerekli ilgiyi ve alakayı gösterdi diyebilirim.
* Devlet dedenize Çanakkale Savaşı’nda gösterdiği fedakarlıklardan dolayı madalya vermiş miydi? Verdiyse; Şuan o kahramanlık madalyası nerede bulunuyor?
- Maalesef dedeme Çanakkale Savaşı Gazisi olması sebebiyle bir madalya verilmedi. Sadece 1990 senesinde Çanakkale Savaşları’nın 75. yıl anısına anı amaçlı bir küçük madalya verilmişti. Kendisi pek gösterişe ihtişama meraklı değildi. Fakat 1990 yılında Avustralya ve Yeni Zelanda’dan Çanakkale’ye törenler için gelen Anzak gazilerinin üniformalarındaki madalyaları görünce çok üzülmüştü. “Keşke bizde de bu malyalardan olsaydı da taksaydık” derdi. Yinede Çanakkale Savaşı Gazisi olarak kendisine bir madalya verilmesini arzulardı.
“DEDEM YARIMADAYI GEZERKEN SAVAŞTIĞI YERLERİ TEK TEK HATIRLADI”
* Devlet dedenizin vefatının ardından Çanakkale savaşlarının torunları olarak sizleri zaman zaman hatırlıyor mu? Yoksa Çanakkale savaşı gazileri vefat ettikten sonra unutuldu mu?
- Yok. Çanakkale Savaşı gazileri ve onların torunları unutulmadı. Örneğin en son 18 Mart törenleri kapsamında gerçekleştirilen “Biz Değil miydik?” adı altındaki etkinlikte Çanakkale Savaşı Gazilerinin torunları olarak Çanakkale’de bir araya geldik. Bu da bizleri mutlu etti. Bu etkinliklerin bunan sonraki yıllarda da devam edeceğine inanıyorum.
* Dedeniz aynı cephede savaştığı ve gazi olan arkadaşlarıyla savaştan sonra görüşebilmiş mi?
- Savaş sonrasında gazi olan birkaç arkadaşı ile görüşmüştü. Bunlar içinde Biga’dan Adil Şahin ve Zonguldak’tan Hüseyin Kaçmaz vardı. Özellikle Adil Şahin ile 1990 yılından sonra çok görüştüler.
* Dedeniz savaştan sonra savaştığı o bölgeyi gezmeye gitti mi?
- İlk kez 1990 yılında Çanakkale Savaşları’nın 75. yıldönümünde Gelibolu Yarımadası’na gitme fırsatı oldu. Bu bölgeyi gezerken özellikle siperleri kazdığı Kabatepe bölgesinde şuanki Simülasyon Merkezi’nin bulunduğu bölgeye yakın alanları çok iyi hatırladı. Siperleri kazdığı bölgeleri de tek tek bize göstermişti.
* Dedeniz kaç yaşında hayatını kaybetti ve şuan mezarı nerede?
- Dedem 1993 yılında 101 yaşında hayatını kaybetti. Mezarı da Çanakkale merkeze bağlı Haliloğlu köyünde bulunuyor.