Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Babakale Köyü Muhtarlığı, köyde bulunan 293 yıllık tarihi kalenin kullanım hakkının kendilerine verilmesini istedi.
Sultan 3. Ahmet tarafından 1723 yılında yaptırılan tarihi kalenin günümüze kadar geldiğini belirten Babakale Köy Muhtarı Bekir Vargün, Balıkesir Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne yazdıkları dilekçe ile kalenin kullanım hakkının muhtarlık olarak kendilerine verilmesini talep etti.
Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, tahsisi de Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne ait Babakale Kalesi’nin muhtarlığa tahsis edilmesi halinde bu yerin turizme en iyi şekilde kazandırılması için ellerinden gelen çabayı göstereceklerini belirten Muhtar Bekir Vakgün, bunun sağlanması halinde tarihi kalenin korunması, bakımı ve temizliği ile ilgili bütün çalışmaları muhtarlık olarak kendilerinin yapacaklarını ifade etti.
BABAKALE KALESİ’NİN YAPILIŞ HİKAYESİ
1723 yılında bir deniz seferinden dönerken fırtınaya yakalanan Sultan 3. Ahmet köyün doğal koyuna sığınır. Bunu fırsat bilen yöre halkı padişaha yaşadıkları sıkıntıları anlatarak korsanlardan çok çektiklerini buna bir çare bulmasını isterler. Halkı dinleyen Padişah 3. Ahmet, Veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’ya talimat verir. Vezir Damat İbrahim Paşa da Kaptan-ı Derya Mustafa Paşa’yı görevlendirir. Hemen bir ferman çıkarılarak, ülkenin dört bir yanındaki hapis olan mahkumların burada yapılacak kalenin inşaatından sonra çalışmalarının karşılığında serbest kalacakları buyrulur.Ülkenin dört bir yanından binlerce mahkum buraya getirilir. Özgürlüğe kavuşmanın verdiği heyecanla mahkumlar canla başla çalışarak kaleyi tamamlanma aşamasına getiriler. Bu sırada patlak veren Patrona Halil isyanı sırasında Kaptan-ı Derya Mustafa Paşa öldürülünce işler aksamaya başlasa da sonuçta kalenin yapımı tamamlanır. Bababurnu’nda yer alan kalenin ismi Babakale olarak kalınca köyde aynı isimle anılmaya başlar ve zamanla köyün ismi Babakale olarak kalır. Kalenin inşaatı bitince tüm mahkûmlar özgürlüklerine kavuşurken Babakale’de de yerleşik hayat başlamış olur.
Kalenin yapımının ardından köyün suyu olmadığından mahkumlar beş kilometre künk döşeyerek limanda yapılan çeşmeye dağlardan suyu getirmeyi başarırlar. 1726 yılında yapılan çeşme konumu itibariyle Osmanlı Donanması için oldukça önemli bir yer tutar. Osmanlı donanması her sefere çıkışta çeşmeden aldığı suyla birkaç ay idare eder.
(Haber Kaynak ve Aktif Link Gösterilmeden İzinsiz Alınıp Yayınlanamaz)