25 Haziran 1950'de Kuzey Kore'nin, Güney Kore'li askerlerin sınırı geçtiğini öne sürerek başlattığı saldırı kanlı bir savaşın başlangıcı oldu. Bunun üzerine ABD'nin çağrısıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kuzey Kore'nin Güney Kore'ye saldırmasıyla daha önce yapılan barışın bozulduğuna karar verdi. Bu kararın ardından da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin saldırıyı durdurmak ve anlaşmazlığı barış yoluyla çözmek amacıyla yaptığı girişimleri hiçe sayan Kuzey Kore, Seul'e kadar ilerledi. Gelişmeler üzerine Birleşmiş Milletler üyelerine acil çağrıda bulunarak Güney Kore'ye yapılan bu saldırının durdurulması ve bölgedeki barış ve güvenliğin sağlanması için yardımda bulunulması istedi. Bu talep üzerine içlerinde Türkiye'nin de bulunduğu 16 ülke Birleşmiş Milletlerin çağrısına cevap vererek bu ülkelerin gönderdiği askerlerden oluşan “Birleşmiş Milletler Kuvvetleri”ne katıldı. Bu karar üzerine Türkiye Kore'ye gönderilmek üzere bir komutanlık karargahıyla, üç piyade taburundan ve gerekli yardımcı birliklerden meydana gelen bir tugay ile 241'inci Piyade Alayı'nı görevlendirdi. İşte 1950-1953 yılları arasında Kuzey Kore ile Güney Kore arasındaki gerçekleşen savaşa katılan Türk askerlerinden birisi de Çanakkaleli İsmail Gün’dü. Şuan 84 yaşında. Tam 65 yıl önce gerçekleşen savaşa katılmak üzere Kore’ye giden Çanakkaleli İsmail Gün, Türkiye’den 7 bin kilometre mesafedeki bu ülkeye gemi ile 27-28 günde ulaşmış. Savaş sırasında yaşadığı o anları halen o gün gibi hatırlıyor Çanakkaleli İsmail Gün. Yıllar sonra yine Kore’ye gidip o yerleri görmek istemesine rağmen “Yaşım artık 84 oldu.Yaşlandım. Kore’ye gitmem çok zor” diyor. Bugün web sitemizde 37 subay, 26 astsubay ve 658 er olmak üzere toplam 721 şehit verdiğimiz Kore Savaşı’na katılan Çanakkaleli İsmail Gün’ün o yıllardaki anılarını sizlere aktarmak istedik. İşte o röportaj….
ÖZEL RÖPORTAJ: AYHAN ÖNCÜ / ÇANAKKALE
E-Mail: info@canakkaletravel.com
* Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
- İsmim İsmail Gün. Lapseki ilçesine bağlı Balcılar köyünde 1931 yılında doğdum. 1966 yılından buyana da Çanakkale il merkezinde yaşamımı sürdürüyorum. 20 sene Çanakkale Belediyesi’nde çapa kürek sallayarak çalıştım.1986 yılının sonunda da emekli oldum.
* Kore Savaşı’na katılan gazilerimizdensiniz. Savaş sırasında nerede görev yapıyordunuz?
- Kore Savaşı sırasında Muş’ta askerlik görevimi yapıyordum.
* Kore’ye savaşa gidiş maceranızı anlatır mısınız? Sanırım 1950 yılında İzmir Limanı’ndan Kore’ye uğurlanmıştınız?
- 1950-1953 yıllara arasındaydı. Muş’ta askerlik görevimi yapıyordum. Yemin merasimini yaptık. O sırada Bölük Komutanımız Yüzbaşı Nezih Akın idi. “Çocuklar seçim yapacağız. Şu yola dikilin” dedi. Hiçbirimiz ne olduğunu bilmiyorduk. Komutanımızın dediği gibi sıraya dizildik. Bize “Çökün” dedi. Bizde çöktük. Eli ile tek tek “sen çık”, “sen çık” diye işaret etmeye başladı. Kur’a falan yapılmadı. Komutan tek tek bizleri seçti. Seçilenler diğer tarafta toplandık. Bunların içinde ben de vardım. “Çocuklar. Sizler gerilla kursuna seçildiniz” dedi. Bizler ne olduğunu anlamadık. Bir iki gün geçtikten sonra komutanımız “Haydi çocuklar gidiyoruz” dedi. Hepimiz hazırlandık ve Yüzbaşı ile birlikte arabalara binerek yola çıktık. Uzun bir süre yolculuk yaptıktan sonra komutanımız “Çocuklar burada biraz mola verelim” dedi. Mola sırasında yanımıza gelerek “Çocuklar biz Kore’ye seçildik. Savaşa gideceğiz. Hiç kimseye söylemeyin. Hepimiz oraya gidiyoruz” dedi. İlk kez orada öğrendik Kore’ye savaşa gideceğimizi. Molanın ardından yeniden hareket ederek Elazığ’a doğru yolumuza devam ettik. Kore’ye gitmeden öncede bize Elazığ’da 20 gün izin verdiler. Bende o seçilen gruptakilerin içinde yer aldığımdan Çanakkale’ye köyüme izine geldim. 20 gün köyümde izini tamamladıktan sonra tekrar birliğime teslim olmak için yola çıktım. Lapseki’den vapurla Gelibolu’ya geçtim. Gelibolu’daki kumandan bana “Evlat, sen nereye gidiyorsun?” dedi. Bende “Elazığ’daki Kore birliğime gidiyorum” dedim. O da bana “sizin birlik İzmir’e geldi. Hiç boşuna Elazığ’a gitmene gerek yok. Şuan buradaki gemi İzmir’e hareket ediyor. Bu gemiye bin ve doğrudan İzmir’e giderek birliğe teslim ol” dedi. Bende komutanını dediği gibi o gemiye binerek İzmir’e doğru yola çıktım. İzmir’e indikten sonra Seferihisar’a giderek birliğime teslim oldum. Orada da daha önce seçilen arkadaşlarımla buluştum. 2,5 ay orada Kore için eğitim gördük. Daha sonra üzerimizde ne varsa soydular ve bize kısa kollu yeni elbiseler verdiler. Daha sonrada toplu olarak hepimizi İzmir’de Atatürk’ün heykelinin bulunduğu yere götürüp Kore’ye gidecek gemiye bindirdiler. Böylece Kore yolculuğumuz başladı.
“KORE YOLCULUĞUMUZ GEMİ İLE 27-28 GÜN SÜRDÜ”
* Gemi ile Kore’ye giderken neler yaşadınız? Kaç günde oraya ulaştınız?
- Kore’ye düğüne gider gibi gittik. Gemide arkadaşlarla hep şakalaştık. Yalnız 3 gün 3 gece denizde dalgalarla boğuştuk. O sebeple yolculukta çok sıkıntı çektik. Koca gemi arkadaş. 366 metre boyu vardı. Gemi dalgaların içine dalıp dalıp çıkıyordu. İçimiz dışımıza çıktı. Yemek yiyemez hale geldik. 3 gün 3 gece geçtikten sonra denizde bir tek dalga kalmadı. Deniz tahta gibi oldu. İlk olarak gemi ile Mısır’a uğradık. Oradan yiyecek, içecek ve yakıt ikmali yaptık. Ardından Süveyş kanalından geçtik. 27-28 gün yolculuk yaptık ve sonunda Kore’ye zorda olsa ulaştık.
* Gemide kaç kişi vardı?
- Aklımda kaldığı kadarı ile 2 bin 777 kişi vardı gemide.
* Kore’ye ayak bastığınızda nelerle karşılaştınız?
- Gemi limana yanaştıktan sonra hepimizi topladılar ve çadırlara götürdüler. Birkaç gün sonra bize değişik görevler verdiler. Beni erzakçı yaptılar. 3. taburun erzaklarını biz sağlıyorduk. Bize iki araç tahsis ettiler. Pusan kentine gidip bu araçlardan birine taburun yiyeceğini, diğerine de araçların yakıtlarını yüklüyorduk. Biz erzak görevlisi olarak 6 kişiydik. Getirdiğimiz erzakları da bölüklere tek tek dağıtıyorduk.
* Kore’ye giderken geri dönemeyebileceğiniz aklınıza geldi mi?
- Genç olduğumuz için aklıma hiç öyle bir şey gelmedi diyebilirim. Fakat yine de korku vardı tabii.
* Savaşa katıldınız mı?
- Ben erzak bölümünde olduğum için bizzat savaşa katılmadım. Fakat arkadaşlarımızdan yaralananlar ve ölenler oldu. Savaş ortamı tabii. Kolay değil her an her şey oluyordu.
“KORE’DE 60 SENELİK ET YEDİK”
* Yiyecek konusunda sıkıntı yaşadınız mı?
- Kore’de halk fakirlik çekiyordu. Fakat bizim askerler olarak yiyecek konusunda bir sıkıntımız yoktu. Kore’de bizler 60 yıllık et yedik. Masanın yarısı kadar et getiriliyordu birliğimize. Aynı ağaç gibiydi etler. Aşçılar etleri ateşte ısıtmadan parçalayamıyordu. 60 yıllık etleri yedik orada. Tam 60 yıllık….Üzerlerindeki tarihleri görebiliyorduk. 60 yıllık et olduklarını görünce şaşırdık. Fakat yine de bu etleri yedik.
* Kore’de Çanakkale’den tanıdığınız kişiler var mıydı?
- Kore’de Çanakkale’den arkadaşlarım da vardı. Kundakçılar köyünden Mehmet Özdemir Kore’de mutfakta aşçı olarak görevliydi. Lapseki Güreci köyünden Mehmet Dağlı vardı. O da tabur komutanının emir eriydi. Ilgardere köyünden Süleyman Zeybek vardı. Kore’de Çanakkale’de bayağı kişi vardı.
* Kore’de unutamadığınız anılar var mı? Bize bunlardan birkaç örnek verir misiniz?
- O yıllarda Kore’deki insanlar çok fakirdi. Okul çağındaki Koreli çocuklar ellerinde teneke kutularla öğlen yemek saatinde bizim birliğin bulunduğu yere gelirlerdi. Bizim yemek dağıtımından sonra kalan yemekleri nizamiyenin orada onların yanına götürürdük. Onlarda o yemeklerden teneke kutulara doldurmak için çaba sarf ederlerdi. Açlık çor acı bir şey. Allah kimseyi aç bırakmasın.
* Çanakkale’deki arkadaşlarınızdan şehit olan var mıydı?
- Hayır. Çanakkale’deki arkadaşlarımdan şehit olan olmadı. Hepsi savaş sonunda sağ salim Çanakkale’ye geri döndü.
* Kore’de ne kadar süre ile görev yaptınız?
- Kore’de tam 1 yıl görev yaptım.
“KORE DEVLETİ’NİN 65 YIL SONRA BİZE MADALYA VERMESİ MUTLULUK VERİCİ BİR OLAY”
* Peki Kore Savaşı’nın sona ermesinin ardından geri dönüşünüz nasıl oldu?
- Savaşın sona ermesinin ardından ayrılmamıza 1 hafta kalmıştı. Kore’de bir yağmur yağmaya başladı anlatılacak gibi değil. Tam 1 hafta boyunca aralıksız hep yağdı. Geri dönüş için hazırlıklarımızı tamamladık. Araçlara bindik ve geminin bağlı olduğu yere doğru gitmeye başladık. İskeleye bir gittik. O kadar yağmur yağmasına rağmen denizin suyu çekilmişti. Deniz yükseleceğine suyu çekilmişti. Bizi Türkiye’ye götürecek gemi iskeleye yanaşamadığı için uzakta bekliyordu. Şaşırmıştık. Bunun üzerine küçük motorlarla hepimizi tek tek gemiye taşıdılar. Bavullarımız, torbalarımız tamamıyla sırılsıklam oldu. Gemiye bindiğimizde ıslanan her şeyi çamaşır serer gibi geminin değişik yerlerine serdik ve kuruttuk. Gemi hareket etti ve 27-28 günlük bir yolculuğun ardından ülkemize 1 yıl sonra geri döndük. 1 yıl sonra ilk gemiye bindiğimiz yer olan İzmir limanına gemi yanaştı ve aynı yerden karaya ayak bastık. Askerliğim de İzmir’deki birliğimden aldığım teskere ile bitti.
* Kore Devleti tarafından yıllar sonra sizlere birer madalya verildi. Bize ondan da bahseder misiniz?
- Evet yıllar sonra Kore devletinin bizleri hatırlayıp o günün anısına bizlere madalya göndermesi tabiî ki bizleri mutlu etti. 65 yıl sonra hatırlanmak ve bu savaşın anısına Kore’de görev yapanlara bu madalyaların verilmesi bize onur verdi. Kore Devleti’ne bu sebeple teşekkür ediyorum.
* Kore Savaşı’nın ardından tam 65 yıl geçmiş durumda. 65 yıl önce savaştığınız o topraklara bir daha gitme fırsatı bulabildiniz mi? Şuan sizi oraya davet etseler gitmek ister misiniz?
- Maalesef savaşın ardından bir daha Kore’ye gitme fırsatı bulamadım. Tekrar Kore’ye gitmek için bir davet gelse gitmek isterim tabii. Fakat yaşımız oldu 85. Bu yaştan sonra artık oraya gitmek çok zor olur. Gidemeyiz artık oralara. 65 yıl önceki Kore’yi, taburun olduğu o yerleri, kestane ağaçlarının bulunduğu bölgeyi görmek istememiz miyim? Keşke o yerleri şuan yeniden görebilsem.