"Çanakkale 1915" dergisi, Anafartalar Zaferi nedeniyle yayınladığı Ağustos sayısında, bugüne kadar benzerine hiç rastlanmamış bir belge yayınladı. İçeriği itibarıyla aslında sadece bir "emir" olan bu belge, dergi yazarı tarihçi ve koleksiyoner Ahmet Uslu tarafından basına tanıtıldı. Aynı zamanda Seddülbahir Özel Müzesi sahibi de olan tarihçi Ahmet Uslu, 94 yıl önce yazılan mektubun önemine değinerek, "Yarım sayfa büyüklüğündeki bir kağıda belli belirsiz bir kurşun kalemle karalanmış bu birkaç satırlık emir, Çanakkale Savaşı'nın nasıl ve ne şartlarda kazanıldığının da bir göstergesi olması bakımından çok önemli. Belgeyi, Seddülbahir'deki müzemizi gezen bir Çanakkale sevdalısı vatandaşımız bağışladı. Bugüne kadar sadece kendisine sakladığı bu belgenin bütün Türk vatandaşları tarafından da görülmesini istedi. Biz de, belgeyi müzemizin yayını olan, "Çanakkale 1915" dergisiyle tanıttıktan sonra yine müzemizde sergileyeceğiz" dedi. Söz konusu belge, Çanakkale Savaşları'nın kara muharebelerinin başlangıcı olan 25 Nisan'dan 3 gün sonra, Arıburnu-Conkbayırı-Kanlısırt bölgelerinde 57. Alay'la birlikte düşmana direnen 27. Alay Komutanı Yarbay Mehmet Şefik (Aker) tarafından, ön saflardaki siperleri tutan 33. Alay 3. Bölük Kumandanı Yüzbaşı Ahmet Necati Efendi'ye yazılmış. Tamamı 5-6 satır tutan emrin içeriği kelimesi kelimesine şöyle: "Sivritepe'de 33. Alay'dan 3. Bölük Kumandanı Ahmet Necati Efendi'ye 15 Nisan 331 (28 Nisan 1915) Kağıdınızı aldım. İşgal ettiğiniz mevzi, yüzlerce askerimizin kanına bedel zapt olundu. Burada durmak adem-i imkandır (imkansızdır) gibi tabirat ve mütalaatı (fikir ve yorumu) bir daha görmek istemem. Her neye mal olursa olsun, mevziinizi muhafaza edeceksiniz. İcap ederse hepiniz orada gömüleceksiniz. Tahkimatı ikmal edilip o mevzi temin edilinceye kadar her ne maksatla olursa olsun oradan her kim ayrılırsa idam edileceğini kat'i surette ihtar eylerim. 27. Alay Kumandanı Kaymakam Mehmet Şefik." Bilindiği gibi, 27. Alay, Anzak çıkartmasının ilk saatlerinde Eceabat'tan hemen harekete geçerek Arıburnu istikametine ilerlemiş ve hemen hemen aynı saatlerde Bigalı'dan harekete geçen Albay Mustafa Kemal'in 57. Alayı ile birlikte Conkbayırı'na tırmanan düşmanı durdurmuştu. Cesareti ve kararlılığıyla cephede en az Albay Mustafa Kemal gibi etkin ve başarılı bir yöneticilik sergileyerek çarpışan Yarbay Şefik (Aker), Mustafa Kemal'in Anafartalar Grup Komutanı olması üzerine, albaylığa terfi ederek onun tümeni olan 19. Tümen'e komutan olmuştu. Albay Şefik (Aker), Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra Anadolu'ya geçerek Ege Bölgesi'nde düşman işgaline karşı ilk direniş hareketlerini organize etmiş, Demirci Mehmet Efe'nin zeybekleriyle Milli Ordu'nun ilk çekirdeğini oluşturmuştu. Albay rütbesinden sonra emekli olarak köşesine çekilen bu kahraman subay, hemen her fırsatta Gelibolu Yarımadası'na gelir ve orada 1915'in Aralık ayında askerlerine yaptırdığı Mehmetçik Anıtı önünde, sağ kalan gazilerle buluşur, emrinde vuruşarak ölen askerlerini yad ederdi. Öte yandan, söz konusu emrin muhatabı Edirneli Yüzbaşı Ahmet Necati Efendi'nin ise, bu kesin emri aldıktan sonra siperini terk etmedi. Çünkü kayıtlar, onun bu emri aldıktan 5 gün sonra, yani 3 Mayıs günü, sanki emrin gereğini yerine getirmiş gibi, orada şehit olduğunu gösteriyor. Kimi hatırat ve günlüklerde sözü geçen ama gerçekliğine ilişkin bugüne kadar hiçbir örneği ortaya çıkmayan bu emrin de, Dünya Savaşı sırasında çeşitli birliklerde "emre itaatsizlik" veya "firar" gibi konularda birlik komutanı subaylara "idam" yetkisi verdiğine ilişkin bir kanıt olduğunu belirten Uslu, savaşın başlarında çok ender kullanılmış olan bu yetkinin savaşın son yıllarında hiç hatırlanmadığını belitti. Gazeteci ve araştırmacı Yetkin İşcen yönetiminde yayına önce, "18 Mart yıldönümlerinde yayınlanan bir dergi" olmak üzere başlayan "Çanakkale 1915" dergisi, gördüğü ilgi üzerine bundan böyle dörder ayda bir yayınlanacak. Editörlüğünü 18 Mart Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burhan Sayılır'ın yaptığı dergide, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi akademisyenlerinin yanı sıra, diğer üniversitelerden tarihçiler ve Çanakkale Savaşı'na gönül vermiş araştırmacılar yazıyor