YUKARI ÇIK

Çanakkale Travel
Çanakkale Travel

Çanakkale’de 7 Saatte 700 Ev ve Dükkan Nasıl Yandı?

(ÖZEL HABER) - Bundan 155 yıl önce yani 1866 yılında Çanakkale’de yaşanan ve 7 saat süren büyük yangında 700 ev ve dükkanın yanıp kül olduğunu biliyor muydunuz?

08 Eylül 2016 tarihinde eklendi

Çanakkale’de yaşanan bu büyük yangın The Times Gazetesi’nin 15 Eylül 1866 Cumartesi günkü yazısında da geniş bir şekilde yayınlanarak olay anlatılmıştı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Öğretim Üyesi Doçent Dr. Şerif Korkmaz’ın 1836 ile 1866 yılları arasında Çanakkale’deki yangınları ele aldığı makalesinde bu olay şu şekilde dile getiriliyor.

RUM MAHALLESİ YANGINI (29 AĞUSTOS 1866) : Yangın, 29 Ağustos 1866’da saat 19.30 sularında Rum kilisesi içerisindeki mektepte başlamış ve şiddetli rüzgarın etkisiyle genişlemiştir. Ahali, memur ve askerlerin yangını söndürme gayretleri sonuç vermemiştir. 7 saat süren yangın sonucunda, tahminen 700 ev ve dükkan yanmıştır. Yangınzedeler 200 çadırla boş hanelere yerleştirilmiş ve günlük ekmek dağıtılmıştır. Telgraf direkleri  zarar gördüğünden haberleşme bir süre aksamıştır. 1866 yılındaki yangında yanan ev ve dükkanların sayısı konusunda kaynaklarda farklı bilgiler vardır. The Times gazetesi yangında, 441 ev, 139 dükkan, 1 hamam, 3 cami, 1 han;  Ahmet Lütfi Efendi ise 601 ev, 136 dükkan ve 1 caminin harap olduğunu yazmaktadır.

The Times Gazetesi yangını, 15 Eylül 1866 Cumartesi günü “Dardanelles’de Büyük Yangın” başlığıyla duyurmuştur. Gazete yangını ayrıntılı olarak şu şekilde vermiştir: “Kuzeye doğru güçlü bir rüzgar esiyordu. Yangın çok hızlı ilerliyordu. Rum bölgesindeki her evi etkisi altına alacağı görülen bir noktada büyük yangının ilerlemesini Wrench ve Calvert’in yönetimi altındaki küçük bir gönüllüler topluluğu durdurdu. Gece yangın yeri çok korkunç görülüyordu. Yangın bütün yönlere  yayılmıştı. Fırtına yavaşça ve sessizce ilerlemiş, alevin büyük parçası ileriye doğru sıçramıştı. Yangın rüzgar dinene ve başka yöne sapana kadar sağa ve sola yalpalayarak ilerlemiştir. Sabahın ikisinde yangın, batı ve doğuda söndü; kuzeyde kesildi ve sadece güneyde devam ediyordu. Ermeni Kilisesi yanında tahta binalar arasındaki Türk mahallesine giden dar yol şiddetli bir biçimde yanıyordu. Yangını durdurmak imkansızdı. Bir evi yıkmak için girişimde bulunuldu. İtfaiyeciler 4 evi söndürmeye çalışıyorlardı ama binalar yandı. İtfaiyeciler yarım saat önce terk ettikleri eve gittiler, halatlar ve baltalar zincirler kullanılarak birkaç dakika içerisinde yangını söndürdüler. 441 ev ve 139 dükkân yanmış 2500 insan evsiz kalmıştı. İnsanların çoğu her şeylerini kaybetti, kendi evlerini zamanında boşaltan bazı kimseler semtteki bazı güvenilir yerlere taşındılar. Bu zavallı insanların çoğu, tahıl ve odun kömürü gibi kış hazırlıklarını yapmışlardı. Bunların  hepsi yandı. Onların çoğu, büyük fıçı şaraplarını kaybettiler ve bağbozumu zamanı yakındı, dolayısıyla umutları da yok olmuştu. Her şeyden önce, barınak önemli bir sorundu. Yangınzedelerin bazıları komşu köylere göç edeceği kabul edilse bile birçoğu yaşadığı yerde kalacaktır”.

YANGIN SONRASI YARALAR SARILMAYA ÇALIŞILDI

Yangın sonrasında şehre mühendis İzzet Efendi gönderilmiştir. İzzet Efendi 8 ay içerisinde yangın yerlerini tanzim etmiştir. Bina yapımına uygun hale getirilen arsalar sahiplerine taksim edilmiştir. İzzet Efendi, yeni binaların nizama uygun şekilde yapılmasını denetlemek için şehirde kalmıştır. Mühendisin maaşı mahalli gelirlerden karşılanmıştır. Mühendis İzzet  Efendi daha sonra Cezâyir-i Bahr-i Sefîd Vilâyeti’ndeki yolların bakımını sağlamak üzere daimi olarak görevlendirilmiştir. Yangın şehrin ticaretini de olumsuz etkilemiş, bu yüzden vergilerin ödenmesinde bazı kolaylıklar sağlanmıştır. İncelemeler yapıldıktan sonra temettuat vergisini ödeyemeyecek durumda olanlar affedilmiş, zararı az olanların ise temettuat vergileri azaltılmıştır. Bakımını sağlamak üzere daimi olarak görevlendirilmiştir. Yangın şehrin ticaretini de olumsuz etkilemiş, bu yüzden vergilerin ödenmesinde bazı kolaylıklar sağlanmıştır. İncelemeler yapıldıktan sonra temettuat vergisini ödeyemeyecek durumda olanlar affedilmiş, zararı az olanların ise temettuat vergileri azaltılmıştır. 1890 yılında Çanakkale’ye gelen bir seyyah, “Bu şehir yeteri kadar sağlam, sokakları geniş ve dik, ama kaldırım yok” demektedir.  Seyyah, deniz kenarında Franc denilen bölgenin (Yalı mahallesi ve civarı) 1860 büyük yangının hemen sonrasında tamamen yeniden inşa edildiğini, 1865 yılındaki yangında ise Rum, Ermeni, Yahudi mahallelerinin büyük kısmının yandığını ve bu mahallelerin yeni bir planla inşa edildiğini belirtmektedir.

ÇANAKKALE’DE 1836 İLE 1866 YILLARINDA ÇIKAN 6 FARKLI YANGINDA DA ŞEHİRDE ÇOK EV VE DÜKKAN YANDI

Makalesinde Rum Mahallesinde 700 ev ve dükkanın yandığı yangının dışında Çanakkale’de 1836 ile 1866 yıllarında 6 büyük yangının daha çıktığını belirten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şerif Korkmaz bunları da şu şekilde sıralıyor:

1- YALI MAHALLESİ YANGINI (6 AĞUSTOS 1836) : Yangın, 6 Ağustos 1836 akşamı saat 19.00’da, Yalı mahallesindeki çarşıda, bir ekmekçi fırınında birdenbire başlamış ve şiddetli rüzgârın etkisiyle genişlemiştir. Ahali ve askerler yangına hemen müdahale etmişlerdir. Ancak yangın 7,5 saat sürmüş ve gece yarısı saat 02.30 sularında söndürülebilmiştir. Kaledeki cephaneye ateşin sirayet etmesi de güçlükle önlenmiştir. 82 ev ve 199 dükkân yanmıştır. Yangında, Bahr-i Sefîd Boğazı muhafızlarının ikamet ettiği Hadımzâde konağı, şehir kethüdasının iki konağı, Trablusgarb Valisi Raif Paşanın konağı ve Redif binbaşısı Şakir Ağa’nın iki konağı olmak üzere devlet görevlilerine ait altı konak yanmıştır. Topçu askerlerinin koğuş odaları, gümrük, kayıkhâne, nevbethâne, mahkeme binası, kirahâne ile Fransa, Nemçe, İngiltere, Yunanistan ve Felemenk devletlerinin konsoloslukları yanan binalar arasındadır. Ayrıca, Yalı Camii, şadırvan, fetvahane ve üzerindeki sıbyan mektebiyle bir mescit de yanmıştır. Yangında içlerinde müftü, imam, müezzin, mahkeme kâtibi, konsolos tercümanlarının evleri olmak üzere 73 Müslüman ve 9 gayrimüslim evi yanmıştır.

1836 yangını şehirdeki bütün toplulukları etkilemiştir. En çok  etkilenenler Müslümanlar olmuştur. Müslümanların 143 dükkan ve 73 evi yanmıştır. Yangında Rum, Ermeni ve Yahudilere ait 9 ev ve 56 dükkan yok olmuştur. Yanan dükkanlar arasında kahvehane, oda, bakkal, çanakçı, yemenici ve mahzenler çoğunluktadır. Gayr-i Müslimlerin daha çok bakkal (14 adet), kereste dükkanı ( 9 adet) ve odun, şarap, zahire mahzenleri (13 adet)  zarar görmüştür. Yangında en az etkilenen Yahudilerdi. Yahudilere  ait, 2 bakkal, 1 cıvacı, 1 camcı, 1 şarap mahzeni ve 1 ev yanmıştır. Şehre gelen malzemeler deniz yoluyla getirilip götürüldüğü için, mahzenler daha çok deniz kenarında bulunuyordu. Yangında, dükkân, kahvehane ve mahzenlerin  üzerinde bulunan ve tüccar, seyyah gibi misafirlerin konakladıkları 28 oda da yanmıştır.

Yangın sonrasında Çanakkale mutasarrıfı ve Bahr-ı Sefid Boğazı muhafızı Vasıf Paşaya yanan yerlere eski usulle bina yapılmasını yasaklayan bir irade gönderilmiştir. Yanan mahallerin keşfi, binaların yeniden inşası için, şehre biri Prusyalı diğeri Türk iki mühendis gönderilmiştir. Mühendisler, hem yangın mahallinin planını yapacak hem de binaların  kârgîr yapılması ve sokakların geniş bırakılması hususunda denetim yapacaklardı. Yangının kale cephaneliklerini tehdit etmesi üzerine, Seraskerlik, kaleye yakın yerlere yeni bina yapılmasını yasaklamıştır. Evleri yananlara başka yerlerden arsalar verilmiştir. Böylece yangın mahallinin büyük bir kısmı kamulaştırılmıştır. Mühendisler, yangın yerlerinin haritasını da düzenlemişlerdir.

Yanan Fransa Konsolosluğunun arsası güvenlik gerekçesiyle kale istihkamatına katılmıştır. Konsolosluğa başka bir bina veya arsa önerildiği halde, uzun süre uygun arsa veya bina bulunamamıştır. Fransa Sefareti bu konuyu zaman zaman dile getirmiş ve deniz kenarında bir yer talep etmiştir. Yangından iki sene sonra 8 odalı bir konsoloshane yapımı için, sahilde bir arsa tahsis edilebilmiştir. Osmanlı Devleti tarafından yapılan konsoloshane binası 18 Ocak 1840 tarihinde tamamlanmıştır. Binanın konsoloshane olarak tahsis edilmesi hususunda, Fransa elçisinin başvurusu üzerine, padişah bir irade ısdar etmiş ve bina Fransız konsoloshanesi olarak tahsis edilmiştir. Biga sancağı kazaları gelirlerinden karşılanmak üzere, yanan boğaz muhafızı konağının yeniden yapımına 28 Nisan 1838 tarihinde başlanmıştır.

11 Ağustos 1836 tarihinde İzmir’den vapurla İstanbul’a dönen Helmuth Von Moltke, yangın sonrası Çanakkale şehrini şu şekilde tasvir etmektedir: “Çanakkale Boğazından geçerken Çanakkale kasabası yerine geniş, dumanları tüten bir yangın yeri gördük. Bir gün önce yangın yüzlerce evi, konsolosun ikametkahını, hatta kışlaları ve Paşa tabyası bataryalarını yok etmişti. Bereket versin ki içerisine barut depo edilmiş olan Sultanhisar’ın kalın duvarları yangına dayanmış”. Moltke, üçüncü defa Eylül 1836’da boğaz tahkimatlarını düzenlemek üzere Çanakkale’ye gelmiştir. Moltke, Türkiye Mektupları adlı kitabında ahalinin yangını Çanakkale mutasarrıfının çıkardığına inandığını ve bu işte kendisinin de hissesi olduğundan emin olduklarını  şu ifadelerle  dile  getirmektedir: “Büyük  yangın  Sultanhisar’ın etrafında geniş bir top altı alanı meydana getirmişti. Burası kalenin savunması için o kadar faydalı olabilirdi ki, halk paşaya bu yangını çıkarmak şerefini yüklüyor ve bu işte benim de hissem olduğuna tamamıyla emin bulunuyordu”. Çanakkale halkının böyle düşünmesinin sebebi Moltke’nin Çanakkale ziyaretleridir. Moltke, şehre yangından dört ay önce (Nisan 1836’da) geldiğinde kale ve bataryaları inceledikten sonra, Çanakkale boğazı ve kıyılarının planını çıkarmıştır. Yangının çıktığı mahal, Moltke’nin kale savunması için boşaltılması gerektiğini söylediği yerlerdir. Yangın sonrası şehirde bulunan bir seyyah da, birçok kişinin yangının kasıtlı çıkarıldığına inandığını söylemektedir. Seyyah, yangın sonrasında bina yapımının yasaklanması ve yeni savunma hatlarının yapımı için, Baron Moltke ve Kaptan Kopke adlı iki Prusyalı subayın, Eylül 1836’da şehre gönderilmesinin böyle bir kanaatin oluşmasına yol açtığını yazmaktadır. Ancak halkın bu şekilde düşünmesi yersizdir. Yangında en büyük zararı kaledeki ebniye anbarları görmüştür. Anbarlardaki 48.400 kuruş değerindeki kereste, boya, neft ve bezir yağı, tutkal, alet ve edevatlar yanmıştır. Başka bir seyyah ise, yangında şehrin yarısının yandığını, ancak yangın sonrasında büyük bir hızla ahşap evlerin yapıldığını ifade ederek, keresteci ve ahşap ustaları zarar göreceği için padişahın evlerin taş ile yeniden inşasına izin vermediğini belirtmiştir

2- RUM MAHALLESİ YANGINI (26 EKİM 1845) : 26 Ekim 1845’te saat 12.00’de Rum mahallesinde mumcu Aci Theodoros’un evinde kazaen çıkan yangın, rüzgârın etkisiyle iki üç yönden şehre yayılmıştır. Kalede bulunan topçu askerleri, memur ve ahalinin söndürme çabalarına rağmen, yangın büyümüş ve on beş saat sürmüştür. Yangın şehrin sahilden uzak  iç  kesiminde ortaya çıkmış ve şehirdeki bütün toplulukları etkilemiştir. Yangını önlemek amacıyla ev ve dükkânlar harp aletleriyle yıkılmış ve tulumbalar çalıştırılmıştır. Fakat rüzgârın şiddetinden balta, kazma, kanca gibi aletlerle yapılan söndürme çalışmaları ve tulumbalar yetersiz kalmıştır. Yangın ancak rüzgârın şiddetini kaybetmesi ve ateşin azalmasıyla bastırılabilmiştir. Yangında bir gayrimüslim ölmüş ve Binbaşı Mehmet Ağa, üzerine bir ağaç düşmesi sonucu yaralanmıştır. Müslümanların  oturduğu Çınarlık mahallesinde 35 ev, Ermeni mahallesinde kilise sırasında ve Sarıçay tarafında 50 ev, Rum mahallesinde 250 ev, Yahudi mahallesinde 112 ev yanmıştır. Yahudi mahallesinin tamamı yanmıştır. Rum mahallesinde ise sadece 40 hane sağlam kalmıştır. Çınarlık ve Tıflı Câmileri, 1 değirmen, 2 simitçi fırını, 3 ekmekçi fırını, 1 han, 5 debbağhane, 2 Ermeni meyhanesi, 2 Rum mektebi, büyük hamam yanmıştır. Yanan dükkan ve kahvehânelerin 45’i Müslüman, 36’sı Rum, 38’i Ermeni ve 84’ü Yahudilere aittir. Şehirdeki toplam hane sayısına bakıldığında, yangınının şehre ne kadar zarar verdiğini tespit etmek kolaylaşır. Yangından beş sene önce 1840  yılında yapılan temettuât sayımlarına göre şehirde, 7 mahallede 1232 hane bulunuyordu. Bu hanelerden 631’i (% 51) Müslüman, 601’i ( % 49 ) ise gayrimüslim idi. Şehrin en büyük mahallesi olan Cami-i Kebir’de 330, Yalı’da 144, Arslanca’da 96 hane ve Çınarlıkta 61 hane mevcuttu. Gayr-i Müslim mahallelerinin en büyüğü Rum mahallesidir (307 hane). Ermeni mahallesi 176 ve Yahudi Mahallesi ise 118 hanedir. Bu bilgilere göre, yangın Yahudi ve Rumları daha çok etkilemiştir.

Yangının ertesi günü Mutasarrıf İbrahim Paşa, yangınzedeleri ziyaret etmiştir. Yangınzedelere peksimet ve ekmek dağıtılmıştır. Yahudiler aralarında para toplayarak, kendi cemaatlerinden zarar görenlere 2’şer kuruş vermişlerdir. Havalar soğuduğu için çadır ve açık yerlerde yangınzedelerin barındırılmaları mümkün olmamıştır. Bu yüzden gayrımüslim yangınzedelerin bir kısmı Müslüman evlerine, bir kısmı ise kışla koğuşlarına yerleştirilmiştir. Ticarete devam etmek isteyen bakkal ve kahveci esnafı dükkânlarını hemen yaptırmak istemiş, fakat kadastro çalışmaları tamamlanmadan yeni binaların yapımına izin verilmemiştir. Esnaflara karantinahâneden çadır verilerek ticaretlerini yapmaları sağlanmıştır. Yangın sonrasında binaların nizamına uygun yapılması için Ebniye-i Hâssa Müdürlüğü bir mühendisi şehre göndermiştir.

Felaketten iki ay sonra yangınzedelere hazineden yardım yapılmıştır. Yardım işleri için Tophane-i Amire Müşirinin yaveri Edhem Efendi görevlendirilmiştir. Yangınzedelere dağıtılmak üzere, 150 bin kuruş tahsis edilmiştir. Yardımın adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamak üzere, Boğaz muhafızı vekili mirliva Hüseyin Paşa muhtaç yangınzedeleri araştırmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda 42 Müslüman, 53 Ermeni, 110 Yahudi ve 202 Rum yangınzedeye yardım edilmiştir. Yangınzedelerin her birine 368,5 kuruş dağıtılmıştır. Dağıtım işi, Biga Mutasarrıfı İbrahim Paşa, Edhem Bey ve kadı gözetiminde yapılmış ve yardım alanların isimleri bir deftere yazılmıştır .

Çanakkale’de bulunan konsoloslar da gayrimüslim yangınzedelere yardım etmek istemiştir. Mart 1846’da konsoloslar, yangınzedelere birer dilekçe ile başvurmaları halinde, kendi devletlerinden para alabileceklerini söylemişlerdir. Bunun üzerine gayrimüslimler, konsoloslardan yardım almak hususunda Çanakkale mutasarrıflığından izin istemişlerdir. Mutasarrıflık, konsolosların fakir yangınzede reayayı korumak amacıyla dilekçeler toplamasının çok yakışıksız bir davranış olduğunu belirterek izin vermemiştir. Gayr-ı Müslimlere, bu tür hareketlerin uygunsuz olduğu, Osmanlı Devleti’ndeki gayrimüslimlerin zimmî statüsünde devletin himayesi altında yaşadıkları hatırlatılmıştır. Mutasarrıflık, yabancı devletlerin İstanbul’daki sefirliklerine de yazı göndererek gayrimüslim azınlıkları teşvik eden konsolosların uyarılmasını istemiştir. Bunun dışında konsolosluklar gayrimüslim yangınzedelere buğday dağıtmak istemişlerdir. Konsolosların bu davranışları da gayrimüslimlerin Osmanlı Devleti’nin zimmeti altında yaşadıkları ve devletin kendi tebaasına gerekli yardımı yapabilecek güçte olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

Kasım 1846’da Rumlar, yanan mektep ve papaz odalarını yeniden inşa etmek için mutasarrıflığa başvurmuştur. Bir mimar mektep ve papaz  odalarını incelemiş, planlarını çizerek İstanbul’a göndermiştir. Ayrıca  yanan mektep ve papaz odalarının çok eskiden beri var olduğunun güvenilir Müslümanlar tarafından teyit edilmesi istenilmiştir. 15 Nisan 1851 tarihli bir Meclis-i Vâlâ kararında Çanakkale’nin yeniden yapılanma sürecinde sokakların genişletilmesi hususuna dikkat edilmesi bir kez daha hatırlatılmıştır.

3- RUM MAHALLESİ YANGINI (7 MART 1852) : Yangın, 7 Mart 1852 gecesi saat 24.00 sularında Rum mahallesinde Boyacı Yanopot’un evinde kazaen başlamıştır. Hemen söndürülmesine rağmen 5 ev yanmıştır.

4- YALI MAHALLESİ YANGINI (27 OCAK 1854) : Yangın, topçu kaimmakam Murat Beyin Yalı mahallesinde ikamet ettiği evde 27 Ocak 1854 gecesi, saat 23.00 sularında kazaen başlamıştır. Yangın hemen kontrol altına alınmış ve fazla genişlemeden tamamen söndürülmüştür. Buna rağmen 3 ev, 10 dükkân ve Yalı Camisi yanmıştır

5- ERMENİ MAHALLESİ YANGINI (31 EKİM 1856) : Yangın, 31 Ekim 1856 gecesi, saat 22.30 sularında, Ermeni mahallesinde, Dergrok’un evinde  kazaen çıkmıştır. Ateş, rüzgârın etkisiyle hemen etrafa yayılmıştır. Topçu askerleri ve ahalinin gayretli çalışmasıyla yangın, 4 saat içerisinde söndürülmüştür. Buna rağmen 56 ev ve 92 dükkân yanmıştır. Biga mutasarrıfı, yangınzedelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere yardım çalışmalarını hemen başlatmıştır.

Yangınzedelere bina yapma ruhsatı iki yıl sonra verilebilmiştir. Ebniye Nizamnamesi’ne göre yangın mahallinin haritası yapılmadan yeni bina yapımına izin verilmiyordu. Ancak bir mühendisin görevlendirilmesi ve yangın mahallini inceleyerek, haritasını çizmesi uzun sürmekte idi. Biga Meclisi, 11 Eylül 1857 tarihinde yangın mahallinin “Ebniye Nizamına” uygun haritasını düzenlemiş ve Meclis-i Vala’ya göndermiştir. 8 Mart 1858’de harita Meclis-i Vâlâ’da incelenmiş ve yangınzedelerin bina yapmalarına izin verilmiştir. Sokakların geniş bırakılması, binaların  nizamına uygun yapılması ise, haritayı düzenleyen mühendisin denetimine bırakılmıştır. Yangın sonrası Çanakkale’deki yapılaşma çok sıkı tutulmuştur. Biga mutasarrıflığına 31 Ekim 1858 tarihli gönderilen bir yazıda, yeniden yapılan binaların “Ebniye Nizamına” uygun olmadığı belirtilmiştir. Evler arasındaki yollar geniş bırakılmadığı gibi, yasaklanmasına karşın evlerde “şehnişin” denen pencere çıkmalarının yapımına devam edilmekte olduğu tespit edilmiştir. Devletin amacı yangına elverişli yapılaşmanın önüne geçmekti. Geleneksel şekilde yapılan ahşap yapılar, dar sokaklar hem yangın çıkmasını kolaylaştırıyor hem de söndürülmesini engelliyordu. Bundan dolayı Çanakkale’ye gönderilen yazılarda yangınların söndürülmesini kolaylaştırılmak için yeni nizama uyulmasının şart olduğu ve ruhsat almadan hiç kimsenin bina yapmasına izin verilmeyeceği üzerinde ısrarla durulmuştur.

6- YALI MAHALLESİ YANGINI (11 ŞUBAT 1860) : Yangın, 11 Şubat 1860 sabahı saat 05.00’de,Yalı mahallesinde kazino denen mahalde başlamıştır. Evlerin iç içe olması ve lodosun şiddetiyle yangın hemen genişlemiştir. Tahminen 40–50 kadar ev ve dükkân yanmıştır. Fransa, Nemçe, Yunan, Sardunya konsoloshaneleri yanan binalar arasındadır. Telgrafhane binası yanmış, telgraf makineleri ise memurlar tarafından kurtarılmıştır. Hükümet konağı yanmaktan son anda kurtarılmıştır. Haberleşmenin hemen sağlanması için, Fesli Dimitraki adında bir gayrimüslimin evi satın alınmış ve telgrafhâne yapılmıştır .

Yangınzedelerin, hemen yeni bina yapma isteklerine, yangın mahalli düzenlenmediği için izin verilmemiştir. Yangın yerlerinin yeniden tanzim edilmesi ve kadastroları için İstanbul’dan ebniye kalfası Hasan Tahsin  Efendi şehre gelmiştir. Hasan Tahsin Efendi yangın mahallini inceleyerek,  bir harita tanzim etmiş ve İstanbul’a göndermiştir. Hasan Tahsin Efendinin raporunda deniz kıyısındaki arsaların girişine bir rıhtımın yapılmasının yararlı olacağı belirtilmiştir.

SONUÇ:

Çanakkale’de kısa aralıklarla pek çok yangın çıkmıştır. Yangınlar hemen söndürülemediği için şehre büyük zarar vermiştir. Bunun üç önemli sebebi vardır. Birincisi binaların yapımında ahşap kullanılması, ikincisi evlerin birbirine bitişik inşa edilmesi ve sokakların dar bırakılması, üçüncüsü ise Çanakkale’de hiç eksik olmayan şiddetli rüzgârdır. Bunlara bir de söndürme faaliyetlerinin yetersizliği eklenince, yangınlar saatlerce devam etmiştir.  Kısa aralıklarla şehirde yangınların çıkması alınan önlemlerin yetersiz olduğunu  göstermektedir. 1836,  1854  ve  1860  yangını  deniz kenarındaki Yalı mahallesinde, 1852, 1845 ve 1866 yangınları ise Rum mahallesinde etkili olmuştur. Rum mahallesinde çıkan yangınlar başta Rum ve Yahudiler olmak üzere bütün toplulukları etkilemiştir. 1856 yangını Ermeni mahallesinde etkili oldu. Büyük yangınlar, 1836, 1845 ve 1866 yıllarında çıkanlardır. Yangınların hepsi kazaen çıkmış ve şiddetli lodosun etkisiyle hemen iki üç kola ayrılarak genişlemiş ve önlenemez hale gelmiştir. Ancak 1852, 1854, 1856 ve 1860 yangınları büyümeden söndürülmüştür.

Çanakkale’nin sürekli rüzgârlı olması yangınların kontrol altına alınarak söndürülmesini engellemiştir. Yangınlarda dikkati çeken başka bir husus ise belgelere yansıdığı kadar ölüm vakalarının olmamasıdır. Yapılara büyük zararlar veren yangınların insanlara zararının dokunmaması muhtemelen insanların evlerini hemen terk etmeleri ve yangına etkili bir müdahalede bulunmamalarıdır. Sadece 1845 yangınında bir kişi ölmüş, bir kişi de yaralanmıştır.

Yangınlardan sonra, yeni bina yapımına hemen izin verilmemiştir. Yangın sonrası Ebniye Nizamnâmesi’nin ilgili maddelerine göre yeni binaların yapımı istenmiştir. Bunun için mühendisler şehre gelerek, yangın mahallinin planını çizmişlerdir. Yangın mahallinin kadastrosunu  yapmak çok uzun sürdüğü için yangınzedeler mağdur olmuşlardır. Ülkenin diğer yerlerinde olduğu gibi, Çanakkale’de yangınları önlemek için, kârgîr bina yapımı ve sokakların geniş bırakılması teşvik edilmiştir. Ancak bu planlar Çanakkale şehrinde tam olarak uygulanamamıştır. Bunun sebebi, yeni yapılacak binaları denetleyecek yerel yönetim kurumlarının bulunmamasıdır. Mühendisler yangın mahallinin planını bitirdikten sonra şehirden ayrıldıkları için, şehirde yeni binaların nizamnameye uygun yapılmasını denetleyecek herhangi bir görevli kalmıyordu. Ahali binalarını yine geleneksel usullere göre yapmaya devam ediyordu. Özellikle ahşap bina yapımı çoğunlukta idi. Bu da yeni bir yangının çıkmasını ve genişlemesini kolaylaştırıyordu. Çanakkale’de kısa sürede aynı mahallelerde yangınların çıkması ve zarar vermesi alınan tedbirlerin yetersiz olduğunu göstermektedir.

Yangınzedelerin iaşe ve barınma ihtiyaçları ise hemen karşılanmıştır. Yangın sonrası Müslüman ve gayrimüslim ayırt edilmeksizin herkese yardım yapılmıştır. Konsolosların gayrimüslim yangınzedelere, yardım istekleri ise kabul edilmemiştir. Yangınlar Çanakkale şehir planlarının batılılaşmasını kolaylaştırmıştır. Her şeye rağmen yangın mahalleri, Ebniye Nizamnâmelerine göre yeniden batı tarzında düzenlenmeye çalışılmıştır.

(KAYNAK: Doç. Dr. Şerif Korkmaz / Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (Çanakkale’de Yangınlar 1836-1866)

7.400 kez okundu