Tarihi ve turistik açıdan önemli bir yerleşim birimi olan Çanakkale özellikle antik, ticari ve savaş batıkları konusunda zengin bir yer. Özellikle Çanakkale Boğazı savaş batıkları açından bulunmaz bir zenginliğe sahip. Her yıl yüzlerce kişi bu batıklara dalış yapabilmeyi istemelerine rağmen bu alanların yasaklı saha olarak ilan edilmesi sebebiyle bunu gerçekleştiremiyorlar. Bu sebeple de Çanakkale maalesef batık turizminden faydalanamıyor. Her yıl da yüzlerce turist Çanakkale’deki batıklara dalış yapamadığı için Antalya gibi diğer sahil bölgelerdeki batıkların bulunduğu yerlere gitmek zorunda kalıyor. Aslında Çanakkale batık turizminin merkezi olacak bir yer. Acaba neden Çanakkale bu batık turizminden yararlanamıyor? Bu hafta batık turizmini ve bu konuda yaşananları Türkiye Sualtı Federasyonu Bölge Temsilcisi Ercan Zeybek’e sorduk…..
ÖZEL RÖPORTAJ: AYHAN ÖNCÜ / ÇANAKKALE
E-Mail: info@canakkaletravel.com
* Bize kendinizi tanıtır mısınız?
- İsmim Ercan Zeybek.1967 yılında Çanakkale’de doğdum. Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’nun yetkili 3 yıldız dalış eğitmeni ve rehber balık adamıyım. Aynı zamanda Türkiye Sualtı Federasyonu Bölge Temsilcisiyim.
* Kaç yıldan buyana profesyonel olarak sualtı sporlarında eğitmenlik yapıyorsunuz?
- Profesyonel olarak 15 yıldan fazla süredir bu işle uğraşıyorum.
* Çanakkale’de bu sporla uğraşan tahmini kaç kişi vardır?
- Deniz kenarındaki bir şehirde olmamıza rağmen maalesef bu spor ile sürekli uğraşan kişi sayısı oldukça az. Bu konuda eğitim almış, belirli bir dalış sertifikası olan kişi sayısı tahmini 300 civarı olmasına rağmen bunların yaklaşık 50 tanesi aktif olarak bu spor ile uğraşıyor.
* Bu sporla uğraşan birisi olarak gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında çok sayıda yerde dalış yapmışsınızdır? Bunlardan bize bahseder misiniz?
- Bu sporda öncelikli olarak kendi bölgemizde dalışlarımıza başladık. Çanakkale bölgesi ve Marmara Adası civarlarında yaptığımız dalışlar sonrasında yavaş yavaş güneye doğru indik. Tabii insanlar her zaman deniz dibindeki canlılığın daha fazlasını görmek istiyorlar. Bizlerde bu sebeple Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kaş ve Antalya Kemer gibi bölgelerde de dalışlar yaptık. Fakat Türkiye’de nerede ne kadar dalış yaparsak yapalım Çanakkale Boğazı’nda denizin derinliklerindeki güzelliği ve çeşitliği hiçbir yerde göremedik. Çünkü Çanakkale Boğazı bir geçiş noktası. Dolayısı ile Karadeniz’den Marmara’yı Ege yoluyla Akdeniz’e bağlayan bir kanal. Bu sebeple birçok balık türü mevsimsel olarak yumurtlamak ve üremek amacıyla Çanakkale Boğazı’ndan geçiş yapıyor. İşte bu nedenle Kaş’ta veya Marmaris’te yaptığınız dalışta bir balığı hep aynı ortamlarda görebilirsiniz. Fakat Çanakkale Boğazı’nda ise her dalışınızda farklı bir canlıyı görme şansınız var. Bu sebeple Çanakkale Boğazı Türkiye’de dalış yapılan yerlerden çok daha önemli bir yer.
“TÜRKİYE’DE DALIŞ KONUSUNDA DİĞER ÜLKELERE GÖRE OLDUKÇA İLERİ YERLERDEYİZ”
* Sanırım kısa bir süre önce Hint Okyanusu’nda yer alan Maldivler’e gitmiştiniz? Orada da güzel bir dalış maceranız olmuştu? Devasa köpekbalıkları, yüzlerce çeşit balık, deniz kaplumbağaları ile birlikte yüzdünüz. Bu nasıl bir duyguydu? Neden yurtdışı dalışı?
- Bizler Türkiye’de birçok suda daldıktan sonra yurtdışındaki denizleri de çok merak ediyoruz. O bölgelerde deniz dibindeki canlıların durumu, dalış tekniklerinin nasıl yapıldığı bizim için çok önemli. Sualtında dünyanın her bölgesinde değişik canlılar var. Bizler o canlıları da deniz dibinde görebilme adına dönem dönem yurt dışına seyahatler düzenliyoruz. Daha önceki dönemlerde Mısır’a defalarca gittik. Mısır’da Şarm el Şeyh’e dalışlar yaptık. Kısa bir süre öncede İstanbul’dan 8 saatlik bir uçuşla Hint Okyanusu’nda yer alan Maldiv Adaları’na gittik. Bu geziye Mehmet Sonat Horoz isimli arkadaşım da katıldı. Maldiv Adaları turizm ve balıkçılık ile gelişmiş bir ülke. Biz oraya turizmin deniz kısmına yani dalış aşamasına katılmak üzere gittik. Yaptığımız dalışlarda deniz dibinde ülkemizde görülen türlerin dışında çok sayıda değişik sualtı canlıları vardı. Boyları yaklaşık 2-3 metreye ulaşan büyük köpekbalıkları ile dalış yaptık.
* Türkiye ile diğer ülkelerde yaptığınız dalışlar arasındaki farklar neler? Özellikle yabancı ülkelerde yaptığınız dalışlarda deniz ve deniz dibindeki canlılar açısından…
- Biz Türkiye’deki dalış konusunda diğer ülkelere göre oldukça ileri yerlerdeyiz. Dünyada yeni çıkan sistemleri Türkiye’de de anında uygulayabiliyoruz. Fakat Türkiye’de biraz daha yasakçı zihniyet var. Mesela antik batıklar vb. konularda bir duyum alındığında bu konuda bir çalışma yapılmak istendiğinde yasakçı zihniyet konusu artıyor. Fakat yurt dışında tamamen turizme yönelik çalışılan bölgeler var. Bu sebeple de batık turizmi konusunda yurt dışındaki ülkeler bu konuda oldukça iyi para kazanabiliyorlar.
* Denizin dibi adeta bilinmeyen ormanlık bir alan gibi.. Her dalışınızda ne zaman ne ile karşılaşacağınız belli olmuyor. Aniden karşınıza devasa bir balık çıktığında korkmuyor musunuz? Bu konuda mutlaka başınıza bazı olaylar gelmiştir. Bunlardan birkaç örnek verebilir misiniz?
- Suyun altında ne zaman ne ile karşılaşacağımız belli olmuyor. Fakat bizler dalış yapacağımız bölge ile ilgili önceden bir araştırma yapıyoruz. O bölgede ne gibi canlılar yaşıyor, karşımıza ne gibi canlılar çıkabilir bunları önceden belirliyoruz. Ardından da çok dikkatli bir şekilde dalış yapıyoruz. Doğadaki en büyük tehlike insanoğlu. Deniz dibine daldığınızda ne olursa olsun siz bir canlıya zarar vermediğiniz sürece, onu bir şekilde tahrik etmedikten, onun doğal ortamına zarar vermedikten sonra onların bize hiçbir zararı olmaz. Suyun altında yaşadığımız tehlikeli anların dışında güzel anlarda oluyor. Mesela Çamburnu bölgesinde yaptığımız bir dalışta kedi köpekbalığı olarak bilinen bir balık ağlara takılmıştı. Onlar belirli bir süre hareket edemedikleri takdirde boğularak ölüyorlar. Yaklaşık 1- 1,5 metre boyundaydı. Bizde onu o şekilde gördüğümüzde ağlardan kurtarmak istedik. Kısa süren bir çalışmanın ardından o köpekbalığını ağlardan kurtarıp doğal ortamına bıraktık. Bu da bizi çok mutlu etmişti.
“DENİZ DİBİNDEKİ BATIKLARIN ÇOĞUNLUĞUNU HURDA OLARAK DEMİR ÇELİK FABRİKALARINA SATMIŞLAR”
* Yabancı ülkelerde turizmi geliştirmek açısından özellikle dalış turizmine büyük önem veriliyor. Bu konuda da çok önemli çalışmalar yapılıyor. Fakat ülkemizde ise buna gerekli özen gösterilmiyor. Çanakkale de batıklar açısından çok önemli bir yer. Çanakkale’de de batık turizmi konusunda bir çalışma yapılamaz mı?
- Çanakkale’de batık turizmi konusunda çalışmalar yapılabilir. Çanakkale herkesin söylediği gibi Çanakkale Savaşları dönemi ile tarih boyunca boğazdan geçişler sırasında çok sayıda gemi batığının olduğu bir yerleşim birimi. Antik batıklar, ticari batıklar ve savaş batıkları konusunda gerçekten çok önemli bir yer Çanakkale. Antik batıklar konusunda çalışma yapılmadığı ve hükümet tarafından da yeterli inceleme olmadığı için bu batıkların bulunduğu bölgelere dalış yapma yasaklanmış durumda. Sadece bu batığın olduğu yer değil, o batığın bulunduğu bölgenin etrafının geniş bölgesi dalışa yasaklanmış durumda. Bu yasaklama durumu savaş batıklarında da aynı şekilde. Şuan birçok savaş batığımızın bulunduğu bölgeler dalışa yasaklı bölge durumunda. Gerek Avustralyalılar, gerek İngilizler, gerekse Çanakkale Savaşlarına katılan ülkelerdeki kişiler merak edip bu batıklara dalmak istemelerine rağmen bu yasaklama sebebiyle bunu maalesef gerçekleştiremiyorlar.
* Çanakkale’deki batıklardan bize bahseder misiniz? Nerelerde kaç adet batık var?
- Çanakkale’deki batık sayısı çok fazla olarak biliniyor. Fakat biz bunları dalış turizmine uygun batık olarak düşünecek olursak maalesef bunların sayısı çok çok az miktarda. Çünkü bunlar yıllar önce Türkiye’deki demir çelik ihtiyacının olduğu bahane edilerek bir yasa çıkarılmış ve o yıllarda deniz dibindeki bu tarihi gemilerin çelikleri ihale ile hurda şirketlerine satılmış. Mesela ismi çok konuşulan ve hikayesi olan Sarısığlar mevkiinde 5 ile 14 metre derinlikte yer alan bir “Mesudiye Zırhlısı”ndan günümüze kala kala birkaç saç parçası kalış durumda. Yıllar önce diğer bazı tarihi savaş gemileri gibi bu gemide maalesef hurda şirketlerine satılmış ve geminin parçaları tek tek sökülerek buradan götürülmüş. Bizler zaman zaman anı dalışı yaptığımızda burada sadece üç beş tane saç levhayı görebiliyoruz. Gemiden eser kalmamış durumda yani. Bunun dışında Şehitler Abidesi’nin açıklarında 24-25 metre derinlikte yer alan İngilizlere ait “Majestik” gemisinin batığı var. Onda da durum aynı. Yıllar önce o geminin parçaları da hükümet tarafından hurda şirketlerine satılmı. Tam turistik dalış yapılacak bir alan. Fakat burası da dalış turizmine yasaklı bölge kapsamında. O yıllarda sadece hurda şirketlerinin tespit edemediği gemiler günümüze kadar ulaşmış. Eğer o yıllarda onları da tespit etmiş olsalardı günümüzde Çanakkale Savaşı’ndan kalan batık gemi deniz dibinde hiç kalmayacaktı. Onları da söküp hurda olarak kullanacaklardı. Mesela Kabatepe Limanının açıklarında yaklaşık 28 metre derinliklerde yer alan “Lundi” batığı kurtarılan batıklardan birisi. O zamanlarda bu batığın yerini bulamadıkları için hurda olarak bunu alamamışlar. Çanakkale’de dalınabilecek batık sayısı şuanda 10’u bulmaz diye düşünüyorum.
* Bu konuda sizlere de gerek yerli, gerekse yabancı ülkelerden çok sayıda kişi Çanakkale’deki batıkların yer aldığı bölgelere dalış yapmak için istekte bulunuyorlardır?
- Tabiî ki yabancı ülkelerde bunun ile ilgili çok talep var. Fakat biz bu taleplere cevap veremiyoruz. Çünkü Çanakkale Boğazı’nda batıklara dalış yasağı var. Yasal prosedürler sebebiyle onların bu taleplerine olumlu cevap veremiyoruz. Sadece belgesel ve araştırma konularında üst mercilerden alınan izinler dahinde bazı çekimler yapılabiliyor. Bunun dışında turistik amaçlı batıklara dalışlar maalesef yapılamıyor.
“ÇANAKKALE’DE DALIŞ TURİZMİ HER YIL GERİYE DOĞRU GİDİYOR”
* Çanakkale’deki bu batıkların bulunduğu bölgelerde dalış yasağının kaldırılması için gerekli yerlere müracaatlar yapıldı mı?
- Ben aynı zamanda Türkiye Sualtı Federasyonu Bölge Temsilcisiyim. Biz bu konuda öncelikle İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerine, Türkiye Sualtı Federasyonu nezdinde ulaşabileceğimiz en üst yerlere kadar bu durumu ilettik ve müracaatlarımızı yaptık. Fakat buradaki prosedürleri aşamıyorsunuz. Bu dalış alanlarının bir kısmı arkeolojik alan içerisinde kalıyor. Buralarda gerekli araştırma yapılmadığı için maalesef oradaki bu batıklar tamamen çürümeye bırakılmış durumda. Çünkü bir arkeolojik batığın kazısının yapılması minimum 10 yıl sürüyor. Mesela Assos açıklarında çok sayıda antik batıklar olduğu söyleniyor. Dolaylısı ile bizler buralarda yer alan batıkları araştıramayacağız ve onlar deniz dinde çürüyüp gidecekler. Bu kültürel miraslarımız su yüzüne çıkmadan, görüntülenmeden yok olup gidecek.
* Çanakkale Boğazı ile Gelibolu Yarımadası’nda sahil kesimlerinde yer alan bölgelerde batıklara turistik açıdan dalış yapılmasının il turizmine katkısı sizce ne olur?
- Çanakkale’de dalış turizmi her yıl geriye doğru gidiyor. Bugün ciddi yatırımlarla bir dalış teknesi alıyorsunuz. Bunun matematik hesabını defalarca yapıyoruz. Bu durumu sadece hafta sonlarına endeksliyorsunuz. Hafta içi ise bu tekneler boşta duruyor. Bu da önemli ölçüde o kişinin zarar etmesine sebep oluyor. Bu da kötü bir durum. Fakat bu batıklara turistik açıdan dalış yapılırsa o zaman il turizmini önemli ölçüde geliştirir. İyi bir organizasyonla 1 yıl önceden böyle bir çalışma yapılabilirse yurt dışından önemli ölçüde turist Çanakkale’ye gelerek burada batıklara dalış yapabilir. Bu da her geçen yıl ilimize gelecek turist sayısının önemli ölçüde artmasına sebep olur. Bu konuda çok talepler de var. Yeterli dalış turizminin önünü açacak çalışmalar yapılsın.
* Tabii yapılacak dalışlarda kesinlikle dipte yer alan batıklara bir zarar verilmemesi gerekiyor…
- Bizler dalış eğitmenleriyiz. Aynı zamanda rehber balıkadamız. Sualtında yabancı uyruklu kişilerin dalış yapabilmesi için biz rehberlerin bunlara kılavuzluk etmesi gerekiyor. Burada bu batıklara dalışı yasaklama mantığından çok kontrollü dalışa müsaade edilebilir. Bu da bu rehber balıkadamlarca yapılabilir. Biz dalıcılar kesinlikle suyun içerisinden herhangi bir kabuk dahi alınmasına karşıyız. Biz orada bir emanetçiyiz. Dibe iniyoruz ve orada bize ait olmayan hiçbir şeye dokunmadan orada bırakıyoruz. Bunları fotoğraflayıp oradaki doğal ortamı insanlara gösteriyoruz.
“TAHMİNİME GÖRE 100 YIL SONRA BU BATIKLAR TAMAMEN YOK OLACAK”
* Yıllardır bu bölgede sizler şahıs olarak önemli projelerde gerekli mercilerden izinleri aldıktan sonra batıklara dalış yapıyorsunuz? Bize denizin metrelerce altında yer alan özellikle Çanakkale Savaşı’ndan kalan yaklaşık 100 yıllık batıkların durumları hakkında bilgi verir misiniz?
- Tabiî ki tuzlu su zaman içerisinde batıkların zamanla eriyip yok olmasına sebep oluyor. Sadece tuzlu su değil, dipte akıntının da etkisi ile kumların hareket etmesi de bu batıklara zarar veriyor. Bundan 10 sene önce dalış yaptığımız “Safir” denizaltısının bugün büyük kısmının erimeyle birlikte kumla kaplandığını görüyoruz. Yani yavaş yavaş tarihi batıklarımızı kaybediyoruz artık. Tahminime göre bir 100 yıl sonra bu batıklar tamamen yok olacak gibi görülüyor.
* Çanakkale’de baktıklara yaptığınız dalışlarda neler hissediyorsunuz?
- Bütün batık dalışları bizim için gerçekten ilginçtir. Dalış yapmadan önce biz hep öğrencilerimize o batığın bir hikayesini anlatırız. O hikayeyi bilerek yapılan dalışlar her zaman önemlidir. O hikayeyi dinledikten sonra yaptığımız dalışlarda dipte o geminin ufacık bir saçını dahi görsem benim için çok anlam ifade ediyor. Bu sebeple de her batık dalışı benim için çok önemli olmuştur. Olmaya da devam edecektir.