Bir zamanlar genç kız çeyizlerinin en önemli parçalarından olan, rengarenk kumaşlarla ve bin bir emekle işlenerek dikilen yorganların yerini teknolojinin gelişmesi ile hazır yorganların alması yorgancılık mesleğini de maalesef olumsuz etkiledi. Çanakkale’de de 50 yıldır bu mesleği sürdüren İsmail Uysal, gelişen teknolojiye rağmen mesleğinin yok olmaması için direniyor. 1960’lı yıllarda yorgancılık mesleğinin çok önemli olduğunu ve dikkat çektiğini belirten İsmail Uysal, “ O yıllarda pamuktan ve yünden başka malzeme yoktu. Elyaflar daha sonra çıktı. Elyaflar çıkınca fabrikasyon yorgan ve yastıklarda yapılmaya başladı. Böylece bizim mesleğimizi de bir bakıma yok etmek için çabalamaya başladılar. Yeni çıraklar yetişmediği için de maalesef mesleğimiz yok olma aşamasına geldi” diyor. Bir yorganı 1 ile 2 günde bitirilebiliyor İsmail usta. Çeyizlik büyük yorganların yapımı ise daha fazla sürüyor. 50 yıllık meslek hayatında emeğinin karşılığını alamamaktan yakınıyor. “Müşteri geldiğinde verdiğim fiyatı bazen çok yüksek buluyor. Benim emeğimin karşılığını vatandaş biçmeye kalkıyor” diyor. İsmail usta başarılı çalışmaları ile 2013 yılında “Yılın Ahisi” ödülüne de layık görüldü. Ödülünü de o yıl Ahilik Haftası’nda törenle aldı. Bu gün web sitemizde sizlere Çanakkale’de 50 yıldır yorgancılık mesleğine kendini adamış 2013 Yılının Ahisi İsmail Uysal’ı röportajımızla tanıtmak istedik. İşte o özel röportaj…
ÖZEL RÖPORTAJ: AYHAN ÖNCÜ / ÇANAKKALE
E-Mail: info@canakkaletravel.com
* Bize kendinizi tanıtır mısınız?
- İsmim İsmail Uysal. 1949 yılında Ayvacık ilçesine bağlı Sazlı köyünde doğdum.
* Kaç yıldan buyana yorgancılık mesleği ile uğraşıyorsunuz?
- Bu mesleğe 14 yaşında Gelibolu ilçesinde başladım. Tam 50 yıldır bu mesleğin içindeyim.
* Mesleğe ilk başladığınız yılları bize anlatabilir misiniz?
- Ben köyde çobandım. Çocukluk yıllarımda babam beni Gelibolu’da yorgancı ustası olan öz dayımın yanına verdi. O zaman 14 yaşındaydım. Beni almak için köye geldi dayım. Anneme ve babama bana yorgancılık mesleğini öğreteceğini belirterek beni Gelibolu’ya götüreceğini söyledi. Onlarda izin verdiler. Dayımda beni alıp 14 yaşında Gelibolu’ya götürdü. 1962 yılında bu yana da mesleğin içindeyim yani..
“FABRİKASYON YORGAN VE YASTIKLAR BİZİM MESLEĞİ YOK EDİYOR”
* Bundan yaklaşık 40-50 yıl önceki mesleğiniz ile şu anki durumu karşılaştırsanız neler söylemek istersiniz?
- O yıllarda meslek çok iyiydi. Tam revaçtaydı. Yorgancılık mesleği çok dikkat çekiyordu. O zamanlar pamuktan ve yünden başka malzeme yoktu. Elyaflar daha sonra çıktı. Elyaflar çıkınca fabrikasyon yorgan ve yastıklarda yapılmaya başladı. Böylece bizim mesleğimizi de bir bakıma yok etmek için çabalamaya başladılar. Fakat sağlıklarını düşünen insanlar pamuktan ve yünden başka düşünmüyorlar. Gerek yorgan, gerek yastık olsun mutlaka pamuk ve yünden yaptırıyorlar.
* Yıllar önce yorgancılık çok önemli meslekler arasındaydı. Fakat fabrikasyon işlerinin başlaması ile bu meslekte yavaş yavaş yok olmaya başladı. Sizce bu meslekte usta sayısının azalması buna mı bağlı?
- Evet. Fabrikasyon ürünlerin çıkması ile mesleğimizde de bir gerileme olduğu gerçek. Özellikle gençler günümüzde fabrikasyon ürünleri tercih ediyorlar. Gençlerin anneleri babaları, yani orta yaşlı insanlar ise pamuklu ve yünlü yorganları ve yastıkları tercih ediyorlar. Elyaf ürünlerin çıkması ile birlikte fabrikasyona geçilmesi doğal olarak bizim meslekte çırak sayısını da azalttı. Özellikle gençlerimiz bu yerlerde çalışmak istemiyorlar. Aslında bu meslek gerçekten çok iyi bir meslek. Herkesinde buna ihtiyacı var. Yastık, yorgan ve çeyizlik işlerinde her ne kadar fabrikasyon olmasına rağmen bize ihtiyaç duyuluyor. Çünkü fabrikasyonda vatandaşlar istedikleri ölçü ve abatta aradıkları çeyizlik yastık ve yorganı bulamıyorlar. Bize ebat ve ölçülerini getirip istedikleri gibi ürünü yaptırabiliyorlar.
* Çanakkale’de yaklaşık 40-50 yıl önce yorgancılık mesleği yapan kişi sayısı neydi? Şu anki durum nasıl?
- 40-50 yıl önce Çanakkale il merkezinde 6-7 tane yorgancının vardı. Mesela çırak olduğum yıllarda Çanakkale’de Ali Aygün isimli bir ustam vardı. Bu ustam ve diğer ustalarım yıllarca bu mesleği başarı ile sürdürdüler. Meslek o zaman çok zirvedeydi. O yıllarda ne çekyat, ne hazır yorgancılık, ne fabrikasyon, ne de sünger yatak vardı. O zaman çeyizlik yapacak insanlar gelirler yatağını yorganını hepsini alır giderlerdi. Bir kamyon çeyizlik yatak yorgan alanlar olurdu. Böylece yorgancıya da önemli bir para verirdi. O yıllarda yorgancılar büyük servet sahibi oldular. O zaman pamuk çok önemliydi. Yorgancı 1 kamyon pamuk alırdı, onu 2-3 ay içerisinde tamamını yorgan ve yastık yapıp çeyizlik olarak satardı. Günümüzde ise fabrikasyon ile birlikte yorgancıların sayısı maalesef azalmaya başladı.
“PROFESÖRLER ÖZEL PAMUKTAN VE YÜNDEN YORGAN DİKTİRİYOR”
* Genelde size hangi kesim yorgan yaptırmak için geliyor? Daha doğrusu halen yorgan yaptırmaya gelen var mı? Yani genç kızların çeyizlerinde önemli bir yer tutan yorganlar halen ilgi görüyor mu?
- Yorganlar halen ilgi görüyor. Çünkü evlenecek her kıza annesi birer ikişer tane yorgan ve yastık yaptırıyor. Mesela elimde şuan 2-3 tane ipek yorgan siparişim var. Gerçi gençler bunları kullanmıyorlar ama, anne-baba hatırası olarak bunları çeyizliklerinde saklıyorlar. Bunun dışında mesela Onsekiz Mart Üniversitesi’nden bazı profesörler geldi. Pamuktan ve yünden özel yorgan diktirdiler. Kesinlikle içine elyaf bir şey kattırmadılar. Ayrıca çeyizliklerin de çoğunu pamuk istiyorlar.
* Yorgan yapımı çok el emeği istiyor. Bir yorganı ne kadar sürede yapıyorsunuz?
- Modellerine ve büyüklüklerine göre bu değişiyor. Ben genelde günlük yorganları 1 günde bitiriyorum. Çeyizlik ipek yorganlar ise 1 ile 2 günde bitirilebiliyor.
* Büyük emek sarf ederek yaptığınız bin yorganı kaç liraya satıyorsunuz?
- Hazır fabrikasyon yorganların tanesi 30 TL’den satılıyor. Fakat bunu kullanma şansınız yok. Ucuz olduğundan dikişi bir söküldüğünde tamir olmadığından atmanız gerekiyor. Ben ise tek kişilik bir yorgan için 40-45 TL işçilik alıyorum. Tek kişilik bir yorganın tamamı ise malzemesi ve işçiliği ile birlikte 65-70 TL’ye maloluyor. Çift kişilik yorganlar ile 100 ile 110 TL arasında değişiyor. Battal boylar da 120 TL’yi bulabiliyor. Yani battal dediğimizde eni 2 metre, boyu da 2 metre 20 santim oluyor.
“ELYAF YORGAN İLE YATAN VATANDAŞLAR ADETA PLASTİK POŞETİN İÇİNE GİRİP YATIYOR”
* Hazır satılan elyaf yorganlarla pamuktan yapılan yorganlar arasındaki fark nedir? Elyaf yorganların sağlık açısından tehlikeli olduğu söyleniyor. Bu konu halında bilgi verebilir misiniz?
- Bize elyaf geldiğinde çuvalın içinden bunu çıkarırken kolumuzdaki tüyleri mıknatıs gibi çekiyor. Elektrikleniyor. Pamukta ise o sorun yok. Rahatlıkla pamuk ile çalışabiliyoruz. Elyaf yorgan ile yatan vatandaşlar adeta plastik poşetin içine girip yatıyor. Elyaftan üretilen yorgan, yastık veya yatak içerisinde bakterileri saklıyor. Yatan insandan dökülen ölü deriler insan sağlığına zarar veriyor ve bronşit hastalığına sebep oluyor. Yün yorgan ve yatakta ise böyle bir sorun olmuyor. Çünkü yünden üretilen bu ürünlerin içindeki yünler hem yıkanıyor hem de havalandırılabiliyor. Bizim yaptığımız yorganlara 30-40 sene garanti veririm. Çünkü pamuğu, kumaşı, astarı, dikimi bizim elimizden çıkıyor. Garantisi de tabi biziz.
* Gerçekten emeğinizin karşılığını aldığınıza inanıyor musunuz?
- Günümüz şartlarında emeğimin karşılığını aldığıma inanmıyorum. Müşteri geldiğinde verdiğim fiyatı bazen çok yüksek buluyor. Benim emeğimin karşılığını vatandaş biçmeye kalkıyor. Sen benim emeğimin karşılığını nasıl biçersin. Olmaz tabii . Fakat karşılıklı pazarlık oluyor. Sonunda ortak bir yol bulup istenilen yorganı veya yastığı yapıyorum.
“HAM PAMUK OLMAYINCA ARTIK ÇIRÇIR MAKİNELERİ PİYASADA KALMADI”
* Önceleri çırçır makineleri vardı. Pamuğu tek tek onlar ayırırdı. Sizlerde ayrıca işyerinizde kendi imkanlarınızla bu pamukları ayırırdınız. Artık bu çırçır makineleri tarih oldu sanırım?
- Ham pamuk olmayınca artık çırçır makineleri piyasada kalmadı. Çünkü tarladan ham pamuk gelecek ve o çırçır makinesinde de onun çekirdekleri temizlenecek. Tarladan da ham pamuk gelmediğinden çırçır makineleri de artık maalesef yok oldu diyebiliriz. Artık herkes tarlaya domates, biber patlıcan gibi bir şeyler dikiyor.Fakat pamuk diken yok. Bizde işyerimizdeki pamukları köylerde çeyizlik için kendine ayıran köylülerden alıyoruz. Onlar bize pamuk veriyorlar, bizlerde onlara pamuğa karşılık elyaf veriyoruz. Çünkü çocukları çeyizlik yorgan olarak pamuk değil elyafı tercih ediyorlar.
* Bu meslekte dikkat edilmesi gereken en önemli hususlar neler?
- Bu meslekte her şeyden önce kullanacağın malzemenin kaliteli olması gerekiyor. Birde müşteriye yorganın içine koyacağın malzemeyi gösterdiğinde aynı malzemeyi o gittikten sonra içine koyman gerekiyor. Yani kişiyi aldatmamanız gerekiyor. Bu zaten bize yakışmaz. Biz burada yerli esnafız. Böyle bir şeyde yapmayız zaten. Kullanacağın malzemenin en iyisini kullanman gerekiyor. İşini en iyi şekilde yapacaksın ve bu işin karşılığını isterken de göğsünü gere gere o müşterinden isteyeceksin. Şayet müşterinin istediği şekilde bir iş yapamıyorsak o zaman o yorganı geri alırız ve tekrar yenisini yaparız. Bu işlerde bu ancak böyle olur. Önemli olan müşteri memnuniyetidir.
* Sizin yanınıza gelerek bu mesleği öğrenmek isteyenler oldu mu? Yetiştirdiğiniz kişiler var mı?
- Tabiiki oldu. Fakat bunlar sebat etmediler ve işi kısa sürede bıraktılar. Kardeşim vardı. O yanımda yetişti. Hem devlet memuru, hem de yorgancılık yapıyor.
“İŞTEN ANLAMAYAN İNSANLAR BAZEN BİZE AKIL VERMEYE ÇALIŞIYORLAR”
* Zaman zaman “Artık bu işi yapılmaz hale geldi. Bende bu mesleği bırakacağım” dediğiniz oldu mu?
- Ben mesleğimi gerçekten çok sevdim. Bu sebeple de severek yaptım ve yapıyorum da. Fakat bazı insanlar maalesef bizi kırıyorlar, üzüyorlar. Mesela işten anlamayan insanlar bazen bize akıl vermeye çalışıyorlar. Bizim işimize karışıyorlar. Bizlerde onların istediği gibi işi yapmak zorunda kalıyoruz. Ondan sonra da “Bu yorgan olmamış” diyorlar. Onlar istiyorlar biz yapıyoruz. Suçlu bizmiyiz yani? Bu sebeple zaman zaman üzücü bu olaylardan dolayı kızdığım oluyor.
* Yorgancılık mesleğinin geleceğini nasıl görüyorsunuz. Sizce yok olacak meslekler arasında mı?
- Evet bu meslek gelecekte yok olacak. Durum onu gösteriyor. Biz şuan son kuşaklarız. Yanıma gelip de bir kişi çalışmak istemiyor.
* Bu mesleğin yok olmaması için neler yapılabilir?
- Bu mesleğin yok olmaması için halkın bu tür yorganları ve yastıkları talep etmesi gerekir. Böyle olunca da ekonomik anlamda satışlar artacağı için bu meslek ilgi gören meslekler arasına girecek. Böylece kalfa ve çırak bulmak kolaylaşacak. Ayrıca bunun dışında meslek okullarında yorgancılık mesleği ile ilgili bölümler açılabilir. Böylece buradan yeni yeni kalfalar, ustalar çıkabilir. Bu meslek de böylece ayakta kalabilir.
* Bir yandan kiralar, diğer yandan vergiler… İşlerinde iyi gitmemesi sizleri çok etkiliyordur. Yıllarca bu meslekte nasıl ayakta kalabildiniz?
- Yıllarca çok zor şartlar altında bu mesleğimi sürürdüm. 50 yıldır bu işin içindeyim. Vergimi zaman zaman ödeyemediğim günler oldu. Halen de vergi borcum var. Bağ-Kur’a zaman zaman borcumu ödeyemedim. Bundan dolayı da icra yoluna dahi gidildi. Hanımın kolunda bilezikleri satarak Bağ-Kur borcumu ödedim. Zor şartlarda emekli oldum. Emekli olduktan sonra da çalışmaya devam ettim. Çünkü ekonomik olarak o maaşla geçinmem çok zordu. Fakat devlette bunun ardından çalıştığım için maşımdan kesinti yapmaya başladı. Bu beni çok zor durumda bıraktı. Devlet benden hem vergi alıyor, hem de çalıştığım için ayrıca maaşımdan kesiyor. Bu benim içimi acıtıyor. Böyle bir şey olamaz. Ya vergi almasın, ya da maaşımızdan kesinti yapmasın…
* Yıllar süren çalışmalarınızda başınızdan geçen ilginç anılarda olmuştur. Bunlardan bize birkaç örnek verebilir misiniz?
- Ayvacık’ta çalışırken dış ülkelerden gelen turistlerden birisi benim işyerimin önünde oturuyordu. İşyerimde de yeni yaptığım ipek yorganları görülecek bir yere asmıştım. Bunların çok ilgisini çekti. Bende onu Türk konukseverliği ile işyerime davet edip soğuk meşrubat söyledim. 3 kişilik bir aileydi bunlar. Almanca bilen bir kişi yardımı ile benimle konuşmaya başladılar. Yorganları çok beğenen bu aile benden 2 metre 20 santim eninde, 2 metre 30 santim boyunda bir yorgan yapmamı istedi. Kaporalarını aldım ve daha sonra gittiler. Bir hafta sonra geldiler ve yorganlarını aldılar. Bunlar Assos’a yerleşmişler ve orada yaşayacaklarmış. Yorganı çok beğendiler. Birgün sonra ise yorganı sattım bu Alman vatandaşın doğum günü varmış. Assos’da yaşayan bir otelin sahibi bu kişinin doğum gününde benim ud çalmamı istedi. Ben aynı zamanda iyi de ud çalarım. Tabiî ki olur dedim ve o Alman vatandaşının doğum gününe gittim. Beni karşısında görünce oldukça şaşırdı. Hem yorgancı hem ud çalan bir kişi olarak ona sürpriz yapmıştım. O da çok mutlu olmuştu.. Her yıl da Ayvacıktayken beni ziyarete gelmişti bu kişi. Bu anımı unutamam
“AHİLİK DENİLİNCE BENİM AKLIMA HER ŞEYDEN ÖNCE MESLEĞİNDE DÜRÜSTLÜK GELİYOR”
* Yaptığınız el emeği göz nuru çalışmalarınız sebebiyle Çanakkale’de 2013 yılında “Yılın Ahisi” ödülünü almaya hak kazandınız. Neler söylemek istersiniz?
- Ahilik denilince her şeyden önce mesleğinde dürüstlük geliyor benim aklıma. Müşterine hoş davranacaksın. Sana gelen müşteri işyerinden memnun ayrılacak. Böyle olursa sana o memnun müşteri çok sayıda müşteri getirir. Meslek hayatımda da başarılı olmamın en önemli sebebi dürüstlüktür. 2013 yılında benim yılın ahisi seçilmem beni çok mutlu etti. Bu sebeple beni bu ödüle layık görenlere teşekkür etmek istiyorum.
* Bu mesleği yapacak olanlara tavsiyelerinizi alabilir miyiz?
- Mesleği mutlaka bilen birinden iyi öğrensinler. Yani iyi bir ustadan öğrensinler. Her ustanın kendine göre bir tarzı vardır. Bu sebeple de bu işi çok iyi bilen birisinden mesleğin inceliklerini kaparak öğrenenler mutlaka bu işte başarılı olurlar.
* Ne kadar süre daha bu mesleği yapmayı düşünüyorsunuz?
- Sağlığım elverdiğinde ben bu işi yapmaya devam edeceğim. Büyük ihtimalle de 5-10 sene daha bu mesleği sürdüreceğim.