YUKARI ÇIK

Çanakkale Travel
Çanakkale Travel

102 Yılda 12 Cumhurbaşkanı, 61 Hükümet Gördü

18 Ağustos 2014 tarihinde eklendi

İsmi Zehra Kayacan. 1912 yılında dünyaya gelmiş. Dile kolay tam 102 yaşında… 102 yıllık hayatı boyunca 12 Cumhurbaşkanı, 61 Hükümet görmüş… Savaş dönemlerinde yokluklar içinde büyümüş.. Elektriğin olmadığı o dönemlerde Cumhuriyetin ilan edildiği gün evlerinin pencerelerinde mumlar yakarak bu anı kutlamışlar…Adeta canlı bir tarih Zehra Kayacan.. Yaşı 102 olmasına rağmen halen bulmaca çözüp, şiş ve yünlerle örgü örüyor… 102 yaşına kadar uzun süre yaşamanın sırrının da az ve öz yemek olduğunu söylüyor… “Eğer uzun yıllar yaşamak istiyorsanız fazla yemek yemeyin. Az ve öz yiyin. Ayrıca boş durmayın çalışın” diyor. Bu hafta sizlere 102 yaşındaki canlı tarih Zehra Kayacan’ı tanıtmak istedik….

ÖZEL RÖPORTAJ: AYHAN ÖNCÜ / ÇANAKKALE
E-Mail: info@canakkaletravel.com


* Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
- İsmim Zehra Kayacan. 30 Kasım 1912 tarihinde Kastamonu’ya bağlı Cide ilçesinde dünyaya geldim. 6 çocuklu ailenin son evladıyım. Annem ebeydi. Hep bize yaşadığı o yılları anlatırdı. Annemin annesi de yıllarca saraylarda ebe olarak görev yapmış. Bu sebeple benim annemde onun yolundan gitmiş ve ebe olmuş. Memleketimizde annemi Ebe Şaziye Hanım olarak bilirler. Babam ise Maliye’de memur olarak görev yapıyordu. 25 yaşında eşim Mehmet Fethi bey ile evlendim. Evlendikten sonra çalışmadım. Ancak Deniz ve Yüksel isminde iki kızımın geleceklerini düşünerek onların daha iyi bir eğitim almaları için eşimin de desteği ile 40 yaşında yine onun çalıştığı Orman Bakanlığı’nda Zat İşleri bölümünde çalışmaya başladım. 15 yıl burada çalıştıktan sonra sağlık sorunlarım sebebiyle malulen emekli oldum.
* Maşallah demek istiyorum. Allah size daha uzun ömürler versin inşallah. Bir asrı devirmişsiniz. Bu kadar uzun yaşamanızın sırrı ne acaba. Öğrenebilir miyiz?
- Bakınız. Ben bu dünyaya çalışmak için geldim. Çalışmayı çok seven birisiyim. Yaşım 102. Halen elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Boş durmayı hiç sevmem. 102 yaşında olmama rağmen. Bulmaca çözmesini çok severim. Hergün bir iki gazete alırız. Bunların bulmacalarının çoğunu tek başıma çözerim. Bunlar benim en büyük merakım. Uzun yaşamının sırlarından birisi de bence az yemek, öz yemektir. Yani her öğünde çok yemek yemeyeceksiniz. Ben yıllardır bunu uygularım. Genelde tavuk ve et pek yemem. Mesela sabah kahvaltımda içine bir dilim ekmek doğranan bir kase süt içerim. Bu süt kesinlikle hazır süt değildir. Özel olarak sütçümüzün evimize getirdiği günlük sütü alırım. Yine sabah kahvaltımda 3 adet zeytin, 2 ceviz, parmak kadar 2 tane biber, 2 küçük parça domates ve bir iki lokma marmelat yerim. Ardından daha öncede söylediğim gibi bir süre gazetelerim bulmacalarını çözüp örgü örerim. Televizyon seyretmeyi de seviyorum. Özellikle haberleri izlerken memleketin şu anki haline üzülüyorum. “Ne olacak be evladım bu memleketin hali? Bu gençlerin durumu ne olacak? Hiç iyiye gitmiyor bu ülkenin durumu? Memleketin haline çok üzülüyorum. Bende 4 yaşımda Besmele çektim. 7 yaşımda Hatim indirdim. Fakat ben Atatürk çocuğuyum. Ah ahhh” Neyse bunlarla başını ağrıtmayayım. Sabah kahvaltısının ardından öğlene kadar bazı işler ile meşgul olduktan sonra öğlen kahvemi içer biraz kızlarım ile sohbet ederim. Ardından da yaklaşık 1-1,5 saat uyurum. 1,5 gibi uyanırım ve öğle yemeğimi yerim. Öğlen ise 1 dilim ekmekle 1 kase çorba içerim. Ardından da mevsim meyvelerinden ne varsa onlardan bir miktar yerim. Kızlarım öğlen yemek yediğim masanın üzerine ayran, meyve suyu, kurabiye, dut kurusu, kağıtlı şeker, çubuk vb. birçok yiyeceği koyarlar. Ben onlardan akşam saatlerine, hatta gece yatıncaya kadar canım çektiği zaman ara ara yerim. Akşam ise kahvaltı şeklinde yemek yerim. 2 bardak açık çay, 2 tek zeytin, biraz labne peyniri, bir parça börek yerim. Yani genel olarak bakacak olursak sağlıklı yaşamak için az ve öz yemek şart…..
“UZUN YILLAR YAŞAMAK İÇİN AZ YEMEK YİYİN”
* Siz adeta canlı tarihsiniz. Bu süre içinde yaşadıklarını bizimle paylaşır mısınız?
- Ben 4 yaşında besmele çektim. 7 yaşında da Hatim indirdim. Çok küçük yaşlarda ise dikiş dikmeye başladım. Ayrıca resim ve müzik konusunda da çok iyi olduğumu söyleyebilirim. Güzel sanatlar konusunda çok başarılı çalışmalarımın olduğu söylenir. Özellikle de Ud çalmaya karşı büyük merakım var. Hatta küçük yaşlarımda kendim evde tahtadan Ud yapmış ve bunun ile birçok eseri çalmıştım. Gerçek bir Udumun olmasını çok istiyordum. İşte bu kapsamda gençliğimde dikiş dikerken biriktirdiğim para 25 liraya ulaşınca yaklaşık 20 yaşlarımda annem ile birlikte alışveriş yapmak için oturduğumuz Kastamonu’nun Cide ilçesinden İzmir’e gittik. Burada alışveriş yaparken gördüğüm güzel bir Ud’u da satın alarak Cide’ye geldim. Tabii ailem Ud çalmamı istemezdi. Yine de ben bu merakımı bu Ud ile giderdim. Ayrıca o gemide İlk Dünya Güzelimiz Keriman Halis’i de görmüştüm. Beyaz bir elbise ile gemiden bizlere el sallıyordu. O günü unutamam. Çok güzel bir kadındı.. Sanırım 1932-1933 yılıydı…
* Canlı tarih olmanız sebebiyle ziyaretçileriniz de çok oluyordur. Zaman zaman gelip sizden yıllar öncesini anlatmanızı isteyenler oluyor mu?
- Tabiî ki zaman zaman ziyaretçilerim oluyor. Beni ziyaret edenler genelde eski yılları anlatmamı, o yıllarda neler yaşadığımı ve o günleri merak ediyorlar. Bende elimden geldiğince onlara yaşadıklarımı anlatmaya gayret ediyorum.
* Kızınızın doğumu da günümüzde haber olacak bir şekilde gerçekleşmiş. Doğum için hastaneye giderken gemine doğumu gerçekleşmiş ve adını da kaptan “Bahriye” koymuş. Bize bunu anlatır mısınız?
- 1940 yılıydı. Zor doğum olduğu için Kastamonu Cide’den Zonguldak’a gitmek için yola çıktık. Cide’den Antalya isimli vapura binerek yola çıktık. Bu sırada ebe olan annem Şaziye’de yanımdaydı. Gemi ile yola çıktıktan bir süre sonra Amasra açıklarında benim sancılarım çok arttı. Zonguldak’a kadar gitmem mümkün değildi. Bunun üzerine gemide doğum başladı. Annem ebe olmasına rağmen bana burada yardımcı olamadı. O sırada gemide bulunan ve  tüccarlık yapan Rıfat Ilgaz’ın romanında da yer alan Halime Kaptan bana yardım ederek doğumu yaptırdı. Ardından doğan kızımı kaptana götürüp nüfus işlemini yaptırdılar. Kaptan’da kızıma “Bahriye” olarak koydu. Kızımın ismi nüfus kağıdında “Bahriye” olarak yazılıdır. Resmi evraklarda da hep o isim kullanılır. Fakat bütün eş dost ve akrabalarımız kızıma “Deniz” diye seslenirler…..Nüfus kağıdında kızımın doğum yeri ise “Antalya Vapuru” şeklinde yazılıdır. Gemide yaşadığım bu doğum anını unutamam.
* Cumhuriyetin ilanında 11 yaşındaydınız. O günleri hatırlıyor musunuz?
- Evet Cumhuriyetin ilanında 11 yaşındaydım. Bizler o yıllarda kızlar ve erkekler ayrı okullarda okuyorduk. Öğretmenlerimiz Cumhuriyetin ilan edildiği söylediler. Herkes çok sevindi. O yıllarda elektrikler olmadığı için gece evlerimizin pencerelerinde mumlar yakarak kutlama yapmıştık. Bütün evlerin pencerelerindeki mumlarla cadde ve sokaklar adeta aydınlanmıştı. Cumhuriyetin lan edildiği 29 Ekim 1923 gününü unutamam…
“KIZIM GEMİDE DÜNYAYA GELİNCE ADINI KAPTAN “BAYRİYE” KOYDU”
* Çanakkale Savaşı döneminde çocuktunuz. O yılları azda olsa hatırlayabiliyor musunuz?
- O yıllarca çok küçüktüm. 3-4 yaşlarımdaydım. Tam olarak hatırlayamıyorum. Fakat o yıllarda Sivastopol’dan atılan top mermilerinin bulunduğumuz Cide ve İnebolu’yu gümbürdettiğini annem çok anlatırdı. Hatta o yıllarda savaşın çıkması ile birlikte bende 2-3 yaşlarında millet kaçarken onların peşine takılarak evden kaçmışım. Sonra annem beni kaçan kişilerin arasında bulmuş. Yine o yıllarda kıtlık varmış. Annem hep zeytinlerin çekirdeklerini öğütüldüğünü, mısır kozalaklarının da un yapılıp yendiğini anlatırdı. Çanakkale Savaşı’nda Çanakkale cephesinde dayımın 2 oğlu şehit olmuş. Ayrıca 1918-1919 yıllarında ayakkabı olmadığı için okula giderken takunya dediğimiz tahtadan bu ayakkabılarda okula gittiğimizi hatırlıyorum. Savaş dönemi çok kötüydü. Allah kimseye bir daha o günleri yaşatmasın…..
* Atatürk’ü gördünüz mü?
- Maalesef Atatürk’ü görmek nasip olmadı. Onu görmeyi o kadar çok istiyordum ki… Keşke görebilseydim…
* Yaklaşık 80-90 yıl önce ile bugünü karşılaştırmanızı istesem o zamanki yaşam ile günümüzdeki yaşam koşullarını nasıl değerlendirirsiniz?
- Her yılın, her dönemin kendine özgü güzellikleri var. Bundan 80-90 yıl önce yaşadığım dönem ile bugünü karşılaştırmak bence doğru olmaz. O yıllarda teknolojik gelişme ile bugünkü teknolojik gelişme arasında çok büyük farklılıklar var. Eski dönemde istediğin birşeyi alamazdın. Okula gitmek istediğinde defter kalem bile bulamazdın. Yokluk vardı. Şimdi öyle değil. Her şeyi alabiliyorsunuz. O dönemde bu sıkıntılar vardı. Şimdi bunlar yok mesela.
* Eski dönemden en çok neyi özlüyorsunuz?
- En çok ailemi özlüyorum. Baksanıza şuan ben ve iki kızım var. Başka kim kaldı? Kimse kalmadı. Eşim 73 yaşında erken yaşta vefat etti. En büyük özlemim ailemin tamamının bir arada olması.. Şuan kalabalık bir aile ortamında olmak isterdim. Ama olmuyor işte. Bakın ben şuan 102 yaşındayım. Allah beni bu yaşa kadar yaşattıysa geride kalan 2 kızım için yaşattı. Onlar benim için halen küçük birer çocuk. Bana bir şey olursa onlara kim bakar? Onlar için yaşıyorum ben…..
“102 YAŞINDAYIM. BULMACA ÇÖZMEYİ VE ÖRGÜ ÖRMEYİ ÇOK SEVİYORUM”
* 102 yaşındasınız ve çocuk beresi ile kaşkol örüyorsunuz. Bunları ne yapmayı düşünüyor musunuz?
- Şuana kadar 70’e yakın çocuk beresi kaşkolü ördüm. Bunları da Çocuk Esirgeme Kurumu veya Lösemili Çocuklar yararına kullanılmak üzere bağışlamak istiyorum. Yaptığım bu işlerin bu tür yerlerde değerlendirilmesi beni mutlu edecek.
* Yaşınız 102 olmasına rağmen hergün bir iki bulmaca da çözüyorsunuz….
- Bulmaca çözmeyi çok seviyorum. Hergün aldığımız bir iki gazetenin bulmacalarının tamamını çözmeye gayret ederim. Yaşımın 102 olması bulmaca çözemeyeceğim anlamına gelmiyor.. Akıl yaşta değil, baştadır. Hergün bulmaca çözerek geçmiş bilgilerimi de tazeleme fırsatı buluyorum.
* Hemen hemen her yıl yaz aylarında Çanakkale’ye geliyorsunuz?. Neden Çanakkale desem… Çanakkale’nin sizin için özel bir önemi mi var?
- 1975 yılıydı. Sıtkı Kayrak isimli arkadaşımız Çanakkale’de yazlık bir ev yaptırmıştı. Bizi de Ankara’dan Çanakkale’ye davet etti. Onun Güzelyalı’daki yazlığında bir süre tatilimizi geçirdik. Bunun üzerine 5 yıl boyunca Çanakkale’ye bu arkadaşımızın yazlığına gelerek tatilimizi burada geçirmeye devam ettik. Çanakkale’yi zamanla çok beğendik. Sonunda buradan bir yer satın almak istedik. Para biriktirdik ve 1980 yılında Güzelyalı’daki arsamızı satın aldık. Ardında da üzerine bu yazlığımızı yaptık. Son 7-8 yıldan buyana da yılın 7 ayı burada kalıyoruz. Geri kalan 5 ayımızı da Ankara’daki evimizde geçiriyoruz. Çanakkale’de bulunmaktan dolayı da çok mutluyuz.

5.264 kez okundu