YUKARI ÇIK

Çanakkale Travel
Çanakkale Travel

Telleri Çivilere Halı Gibi Örüyor

19 Kasım 2013 tarihinde eklendi

Çanakkaleli Raif Beceren, ahşap zemin üzerine istenilen fon oluşturulduktan sonra belirlenen figürlerin düzenli aralıklar ile tellerle örülmesi olarak bilinen unutulmaya yüz tutan Filografi sanatını başarı ile icra ederek herkesi kendine hayran bırakıyor. Kökeni Orta Asya’dan çıkan ve temeli geometri olan bu el sanatını yaparken telleri çivilere adeta halı örer gibi dokuyan Raif Beceren, unutulmaya yüz tutan bu geleneksel el sanatına sahip çıkılmasını istiyor. Bu sanatı yaparken günde 2 saatten fazla çalışmanın konsantrasyonu bozduğunu belirten Raif Beceren, “Bir eseri yaparken bazen tek bir çiviye 10’a yakın düğüm bile attığınız olabiliyor. Yaptığım eserler arasında tablolar başta olmak üzere akla gelen her şey yapılabiliyor. Bunlar içinde resimler, logolar, tuğralar, bayraklar yer alabiliyor. Yaptığım eserleri büyüklüğüne göre 3 ile 30 günde tamamlayabiliyorum” diyor. Bu haftaki sayımızda sizlere Filografi sanatını başarı ile uygulayan Raif Beceren’i tanıtmak istedik. İşte o röportaj….

ÖZEL RÖPORTAJ: AYHAN ÖNCÜ / ÇANAKKALE
E-Mail: info@canakkaletravel.com


* Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
- İsmim Raif Beceren. 1958 yılında Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Zeytinli köyünde doğdum. 2 yaşındayken ailemle beraber Çanakkale’ye göç etmişiz. O yıldan buyana da Çanakkale’de yaşamımızı sürdürüyoruz. Tabi burada şunu da söylemek isterim. Polis memuru olarak Bursa’da görev yapmam sebebiyle 6 yıllık bir süre Çanakkale’den ayrı kalmam söz konusu. Aradan geçen 6 yıllık sürenin ardından istifa edip tekrar Çanakkale’ye geri döndüm. İstifa edip Çanakkale’ye geldikten sonra 1987 yılında Çanakkale Çimento’da işe başladım. 15 yıl burada çalıştıktan sonra da 2003 tarihinde emekli oldum.  Halen Çanakkale’de ailem ile birlikte yaşamımı sürdürüyorum.
* Filografi sanatı ile ilgileniyorsunuz. Çoğu kişi Filografinin ne olduğunu bilmiyor? Filografi nedir bize anlatabilir misiniz?
- Filografi halk arasında çivi ile telin dansı, aşkı olarak tabir edilen basit objelerle rehabilitasyon amaçlı kişilere yaptırılan unutulmaya yüz tutmuş Orta Asya kökenli bir sanat dalıdır. Çok meşakkatli olması sebebiyle bu sanatı pek yapan yok maalesef. Dolayısı ile Türkiye’de değişik illerde bu sanat ile ilgilenen arkadaşların sayısı da çok az.
* Bu sanata ne zaman ilgi duymaya başladınız?
- 2004 yıllarıydı. Bana bir iş arkadaşım tarafından Filografi tekniği ile yapılmış bir Atatürk rölyefi hediye edildi. Ben bu rölyefi görünce çok etkilendim. “Ben de bunun gibi yapabilirim” dedim. Bunu nasıl yapabileceğimi dair araştırma yaptım. Malzemelerini bulmak için çaba sarf ettim. Piyasadan bulduğum çivilerle bu sanatın yapılamayacağını anladım. Sonunda İstanbul’da bu malzemelerin satış yerini buldum. Bu malzemeleri aldım. Eve geldim tek tek, boza boza çivileri ahşap yüzeye çakmaya ve telleri üzerinde örmeye başladım. Yaptığım bazı eserleri arkadaşların beğenince onlara hediye ettim. Yaptığım çalışmalar olmadığı zaman pes etmedim. Sürekli içimde hırs vardı. Mutlaka başarılı olacağıma inandım. En sonunda yaptığım Atatürk rölyefini bana armağan edilen Atatürk rölyefi ile karşılaştırdığımda arkadaşlarım benim yaptığım rölyefin daha güzel olduğun söylediklerinde çok sevindim. Ardından da değişik objeler üzerinde çalışmaya başladım. Çanakkaleli olduğum için konu olarak Çanakkale’deki eserleri ön plana çıkardım.
“YAPTIĞIM ESERLER 3 GÜNDE DE BİTEBİLİYOR, 30 GÜNDE DE”
* Bu sanatın en büyük zorlukları nelerdir?
- Bu sanatta çivilerin çakıldığı yer olarak ahşap zemin kullanılır. Ben genelde kavak ve kontrplak üzerinde de bu sanatı yapmaya çalıştım. Çivileri bu ahşap üzerine belirli aralıklarla çakmanız gerekiyor. Ardından da bunları tellerle örmeniz gerekiyor. Burada çivilerin ahşap yüzeyde sabit olması çok önemli. Onun için ben tercihimi 16’lık MDF’den yana kullandım. Çünkü çiviyi tek sıkı tutan malzeme MDF oluyor. Bu sanatta en zor kısım çivilerin MDF zemine çakılması oluyor. Marangozlar bile MDF’ye vida yaparken önce yatağını açarlar ondan sonra vidayı çakarlar. Çok zordur MDF üzerine çivi çakabilmek. Ben bu sanatta sekiz yirmi olarak tabir edilen cam çivilerini kullanıyorum. Bunların başlarının top biçimde olması ve MDF’ye aynı hizada çakılması gerekiyor.
* Çivilere telleri tek tek örmek büyük emek istiyor. El emeği göz nuru bir sanat bu. Bir eseri ne kadar sürede yapıyorsunuz?
- Burada yapılacak iş objenin boyutuna göre değişebiliyor. Yaptığım eserler 3 günde de bitebiliyor, 30 günde de. Bu sanatta uzun sürede çalışılmıyor. Çünkü belirli bir süre sonra dikkat dağılabiliyor. Bu sebeple de 2 saatten fazla süre çalışılması konsantrasyonu bozduğu için uzun süre çalışılması uygun olmuyor.
* Yaptığınız eserlerdeki tel ve çiviler belirli bir süre sonra kararıp küflenmiyor mu?
- Kesinlikle kararmıyorlar. Teller paslanmaz özel takı tasarımında kullanılan teller. Çiviler de sekiz yirmilik tabir edilen cam çivileri. Ama ben onları MDF zemine çaktıktan sonra boyayıp vernikliyorum. Bu sebeple de uzun yıllar paslanmadan kalma özelliğini sahip oluyorlar.
* Yapacağınız eserlerdeki konuları nasıl belirliyorsunuz?
- Çanakkale konu yönünden çok zengin bir il. Ne tarafa bakarsanız muhakkak bir obje yakalıyorsunuz. İstenildiği taktirde diğer başka objeler üzerinde de çalışma yapabiliyorum. Şirket logoları, futbol takımı logoları, burçlar gibi değişik konularla da çalışma yapıyorum.
“BU SANATTA GÜNDE 2 SAATTEN FAZLA ÇALIŞMAMAK GEREKİYOR”
* Bu eserleri yaparken günde kaç saat çalışıyorsunuz?
- O sizin o günkü psikolojik durumunuza bağlı oluyor. İşe istekli başlarsınız, iki saat sonra sıkılırsınız. O zaman bırakmanız gerekir. Çünkü hata yapma ihtimaliniz çok oluyor. Bu sanatta da daha öncede söylemiştim günde 2 saatten fazla süre çalışmamak gerekiyor.
* Çok stresli bir iş bu. Zaman zaman “Yeter artık. Bu işi bırakıyorum” dediğiniz olmadı mı?
- Yok. Bu işi bırakma fikri hiç aklıma gelmedi. Bir işi severek yaparsanız başarılı olursunuz. Ben de bu işi severek yapıyorum. Bu sebeple de “yeter artık” dediğim hiç olmadı. Ben her tablomu bitirdiğimde karşısına geçip yarım saat o tabloyu keyifle izlerim.
* Kullandığınız malzemeleri nereden alıyorsunuz? Malzeme bulmakta zorluk çekiyor musunuz?
- Çivi ve telleri İstanbul’dan satın alıyorum. İlk yıllarda tabii bu işi pek bilmediğimden malzeme temininde zorluk çektim. Kimse bana malzemeleri nereden aldığını söylemedi. Bende sora sora bu malzemelerin satıldığı yerleri öğrendim ve oradan satın almaya başladım. Şuan malzeme konusunda bir sıkıntı yaşamıyorum. Tel ve çivileri İstanbul’dan, MDF’leri de Çanakkale’den temin ediyorum. Fonlardaki kumaşları ise yine burana temin ediyorum. Genelde kalın kumaşları ve ıslak keçeleri kullanıyorum.
* Bu sanatı ülkemizde yapanların sayısı az gibi görülüyor. Çanakkale’de de sanırım sadece siz bu sanat ile ilgileniyorsunuz. Bu konuda kurslar açılmıyor mu?
- Türkiye’de bu sanat ile uğraşanların sayısı oldukça az. Bazı illerde bu sanat ile uğrayan kişiler olduğunu biliyorum. Fakat sayı çok az. Kurs konusunda benim kurs açmam için talep var. Fakat ben bu konuda herhangi bir eğitim almadığım için kurs verme belgem yok. Bu sebeple de kurs veremiyorum. Aslında bu bilgimi ve becerimi bu işi öğreneceklere aktarmak istiyorum. Fakat bu uygulama sebebiyle bunu yapamıyorum. Bu konuda bana gerekli kolaylık sağlanırsa ben bu sanatı seve seve isteyenlere öğretmek isterim.
“EL EMEĞİ GÖZ NURU DÖKEREK YAPTIĞIMIZ ESERLER İSTENİLEN PARAYA SATILAMIYOR”
* Çanakkale’de ve diğer illerde sergilerde açtınız. Bunlardan da bahsedebilir misiniz?
- Çanakkale il merkezi bazı ilçelerinin dışında Bandırma Manyas Kuş Cenneti Kültür ve Turizm Festivali’nde de sergiler açtım. Bunun dışında değişik yerlerden de sergi talepleri var. Onları da değerlendiriyorum.
* Bu zamana kadar yaptığınız eserler içinde en sevdiğiniz hangisiydi?
- Kişinin en son yaptığı eser en beğendiği eserdir.Ben de o sebeple en son yaptığım eseri çok beğenirim. Fakat bu zaman kadar yaptığım onlarca eser arasında 3 hafta süren ve büyük emek sarf ettiğim eserlerimi unutamam. Ona çok emek sarf etmiştim.
* Bu sanattan para kazanabiliyor musunuz?
- Türkiye’de sanata bakış açısı çok farklı. Maalesef el emeği göz nuru dökerek yaptığınız eserler istenilen paraya satılamıyor. Çok düşük fiyat dahi söyleseniz salıcılar bu parayı bile çok görüyor. Bizim para kazanmaktan ziyade amacımız masraflarımızın karşılanması. Bu şekilde çalışıyorum ve bu sanatı sürdürmek istiyorum.
* Filografi sanatının geleceğini nasıl buluyorsunuz? Sizce gelecek yıllarda bu sanat yok olur mu?
- İnsanlar kültürel yönden kendilerini geliştirdikleri zaman sanatta gelişmek zorunda. Ben yıllardır Çanakkale’de yaşıyorum. Son yıllarda Çanakkale’de yapılan sanat etkinliklerini umut verici olarak görüyorum. Çok güzel sanatsal etkinlikler yapılıyor. Benim yaptığım Filografi sanatının geleceğini de çok iyi görmüyorum. Keşke bu konuda yeni kişiler yetişse ve bu sanat gelecek nesillere aktarılmaya devam etse…
* Yapmak isteyip de yapamadığınız bir eser var mı?
-  Şuana kadar yok. Çünkü yapacağım eseri önceden kafamda tasarlayarak yapıyorum. Birde insanlar yaptığım eserlerin küflenip bozulacağını düşünüyorlar. Bende bu eserlerin çok uzun süre saklanması için şeffat polyester ile koruma altına almak istiyorum. Bunu yaparsam yıllarca bu eserler rahatlıkla korunabilir.
* Bundan sonraki hedefiniz nedir? Ne kadar süre daha bu sanat ile ilgilenmeye devam edeceksiniz?
-  Bu sanatı kolay kolay bırakmaya niyetli değilim. Yaşadığım sürece bu sanat ile ilgileneceğim.
* Bu sanatı öğrenmek isteyenlere neler tavsiye edersiniz?
- Ben her zaman bilgimi paylaşırım. Ancak kafamdaki düşünce şöyle. Bu sanatı öğrenecek olanlar önce benim sergimi gezecekler. Sonra ne yapacaklarını iyi bilmeleri gerekiyor. Çünkü bu iş sabır ve zaman gerektiren bir iş. Sabırlı olamazlarsa zaten başarılı olamazlar. Bu sanat insanları rehabilite eden, stresten uzaklaştıran bir sanat. Eğer kendilerine sıkıcı geleceğini üşünürlerse hiç bu sanat ile uğraşmasınlar. İçlerinde bir azim varsa bu işe girişsinler. “Ben bunu yapacağım ve başaracağım” diyenler bu sanata başlasınlar. Bu sanat aslında o kadar zor öğrenilen bir sanat da değil. Yeter ki kişiler azimli ve sabırlı olsunlar.

Etiketler : Raif Beceren , Filografi
3.525 kez okundu